Daha veletken (otuzu geçmiş bulunuyorum üstünüze afiyet) bile sonsuz kere umutsuzluğa kapılmıştım. Hep tamam demiştim, buraya kadarmış. Sebepleri çok çeşitli. Okulu var, ailesi var, sevgilisi var, işi var, varoğlu var yani. Bu kadar marazın arasında da en az yoranı sevgili kısmı olmuş(tu). Hep en büyük dertleri başka yerlerde bulmuşum. Aman evde durum nedir, yok efendim finali kaçırdım, allah askerlik geldi çattı, ay bizimkiler kavga ediyor. Hikaye işte. Hepsi benle alakalı. O anda en önemli ne geliyorsa ona göre yoğurmuşum herşeyi. Çoğu zaman da önemliyi belirleyen ben olmamışım meğer. Bir ara da özgürlüğümü kazanmışım farkında olmadan. İşte o zaman da önemlileri kendim belirlemeye başlamışım. Onlar da çeşit çeşit tabii. Daha önce nasıl gördüysem öyle devam etmişim. İş, kariyer, para, güç, başarı, tatmin, vs. Çok sonraları geliverdim asıl zayıf noktaya: yalnızmışım işte. Etrafımda ne kadar çok insan olursa olsun yalnızmışım meğer. Daha da beteri öyle bir gaza gelmişim ki, bunu sevdiğime ve istediğime sonuna kadar inanmışım. Aman ne kadar özgürüm, oh ne rahatım, tek başımayım, ne bok yersem kendime yerim, ben ettim ben bulurum. Ama öyle değilmiş işte. Bir an bile boş bulunmamak lazımmış. Savunmanı düşürdüğün anda (takdir-i ilahi olsa gerek) böğrüne böğrüne çalışmaya başlıyormuş meğer birileri. Al sana, al sana! Kendini bi bok zannediyodun, bununla başet bakalım! Öyle kolay kolay başedilmiyor elbet. Yoksa ne işim var gecenin bu saatinde bunları burada anlatıyorum hiç adetim olmadığı gibi. Neyse böyle işte. Delirmemek için bir çaredir belki. Not:Biraz dağınık oldu alkolün etkisidir. Mazur görün.