Bildiğiniz gibi oyun dünyasında son zamanlarda revaçta olan birkaç tür oyun var ve ortalık bunlardan geçilmiyor. Elini atan ya FPS yapar,ya Age of Empires türü bir RTS (ki nefret ederim böyle telaşlı oyunlardan. Kim daha hızlı karar verip tıklarsa kazanır.) ,ya da EA’ya rakip olsun diye herhangi bir spor oyunu. O yüzden insan farklı ve güzel bir şeylerle karşılaşınca bunu insanlarla paylaşıp böyle eserlerin boş geçilmesini istemiyor. Blood Omen 2’de işte böyle bir oyun.
Bir oyunun iyi olması için gereken en önemli özellikler nelerdir deseler vereceğim cevaplardan birincisi oynanabilirlik,ikincisi de atmosferdir. AvP’nin ilk versiyonunun da en önemli özelliği oyuncuyu içine soktuğu mükemmel atmosferdi. Özellikle Marinele oynarken gözünüzü radardan ayıramıyor sinir bozucu dıt dıt sesini ve beyaz noktaların görünüp kaybolmasını izliyordunuz. Bir Alien karşınıza çıkınca da paniğe kapılıp mouse’u rasgele sallayıp ateş tuşuna bastığınız çok oluyordu. Bu özelliği sayesinde FPS oyuncularının kalbinde taht kurmuştu oyun. Ama tabi onun da kendine göre eksileri vardı. Irklar arasındaki dengesizlik,Alien karakterinin oynama zorluğu grafik motorunun yetersizliği gibi. Yine de ilk oyun ikincisinden çok şeyler ummamızı sağlamaya yetiyordu. Büyük bir FPS akınının yağmur gibi üstümüze yağdığı şu dönemde üstüme düşen damlalardan biri de sessiz sedasız gelen AvP 2 oldu.
