bildirgec.org

http://www.balkanuniversity.com/

Bilindiği gibi 1999 yılından beri modanın başını ekşi sözlük çekmektedir. Kalitesi tartışılmazdır elbet. Fakat zamanla yenileri gelmeye başladı. Benzerleri. Aynısı olmak istediler ama başarılı olmanın ”farklı bir şeyler yapmak” olduğunun farkında değillerdi.

Elbetteki her şeyden bir tane olacak değil bir ülkede. Farklı farklı düşünce yapıları olsa da, yine de aynısı olmaya çalışmak bir şeylerin, baştan kaybettirir bu yapılanmaya.

Klon diye adlandırılan bu yapılanmalar içinde elbetteki iyileri var. Zaten başı çekenler klonlar arasında, uludağ sözlü , iti sözlük vb… Bunlarda kendi aralarında iyiler elbetteki. Fakat bunlar da yetmezmiş gibi dahası da gelmiştir. Birsürü sözlük çıkmıştır. Hepsi aynı şeyin peşinde koşmaktadır. Fakat keşke bilseler bir tane orijinal, iki-üç tane klon yeter… Ama tabiki hür irade…

Üç-dört yıldır dikkat etmekteyim de, artık İstanbul’a gelmeyi düşünmeyen rock grupları, büyük sanatçılar yok gibi.
Bundan belki yıllar önce, İstanbul’u bırak Türkiye dediğinizde bir yabancıya yurt dışında, ”bilmiyorum” derdi. Ama şimdi, İstanbul dünyanın en önemli sanatçılarını ağırlamaktan geri kalmıyor. Ve hangisi gelirse ”İstanbullu müzikseverlerden” son derece hoşnut kaldığını söylüyor.

Robert Plant‘ten yola çıkarak yazmak istedim bu yazıyı, 5 temmuz 2007 tarihinde İstanbul’u ziyaret edecekmiş. Mükemmel bir konser verecek. Aslında bu büyük konserler Türkiye’deki tüm müzik severler için bulunmaz bir niğmet olsa da, daha fazla yararlanan Türkiye olacaktır. Bu müzik ziyafetlerini birer eğlence olarak düşünmenin dışında, iyi de birer Türkiye reklamı olduklarını da bilmemiz gerekir.

Bundan yıllar önce babamın ”gemi anıları” olarak bana anlattığı ve beni eğlendirmeye çalıştığı birsürü hikayesi vardı. Ya dünyanın başka noktalarında yaşandığı için bana enteresan gelirdi, ya da enteresan olduğu için bana öyle gelirdi.

Gemiyle yanaştıkları bir A.B.D eyaletinde birkaç gün konaklama şansı elde etmişler. Bunu değerlendirmek istemişler tabi. Gemide kaç tane adamlar, hepsi de abazan tabiki…
Gemiden indiklerinde fahişe diye tabir edilen hanım ablalardan birtanesiyle karşılaşmışlar ve ödenecek mebla üzerinde tartışmaya başlamışlar. Bizimkiler kadının nereli olduklarını sormasıyla ”türküz” demişler.