ihanetin temsilî resmidir
ihanetin temsilî resmidir

Genç olmak… Her şeye çare bulunur, bir şekilde onunla kıyaslayınca kendini abartabilirsin ama “doğum günün bana geldiğin gündür”. Ne acı, dönüş yok, rekabet yok. Güzellik kaz ayaklarıyla yavaş yavaş geriye giderken, sen modern-şehirli kadın da olamamışsan, iş-ev arası o kadar da uzak bir mesafe değilse, ipoddan yana da yoksun, spor salonu üyesi de değilsen…İhanet neden senden gelmesin? Genç kalmak, güzel hissettmek…
Kendimi Ezel dizisinden bir kesitin içinde bulduğunda bunlar ilk aklıma gelenler olmadı. Taksiciye “sağa çek abi”, deyip yeni zamlardan nasibini almış, ilk kez denediğim murattı sigaramı içerken, aklıma bunlar gelmedi. Sonra düşündüm, bir dolmuşta düşündüm, takside başka şeyler düşündüm. Neden ben? dedim.Neden benim en yakın arkadaşım? dedim. Ben de “çok acı var, dayanamıyorum” deyip hemen köprüye…” dedim. Dinletemedim, içimde garip bir de sevinç duydum: “mağdur sevinci”. Hiçbir şey yapmadan, gecenin yıldızı olma, haklı olma, acınacak olma, hatasız olma sevinci. Üç gün aralıklarla ağladım, dördüncü gün ağlamadım. İyiyim ben dedim, eşi dostu aradım, onlara haber uçurabiecek eşi dostu..”Onlar” ve “ben” olarak 2’ye ayrılmıştık. Daha sonra onlar da kendi aralarında 2’ye ayrılmışlar zaten. Kız üzgün, midesi bulanmış vaziyette, adamdan haber yok. Kulağımda Tuncel Kurtiz’in sesi, Monte Kristo Kontu’nu da yanıma aldım. Unuttum, gitti. “nikahlı kocam mı?” dedim, unuttum, gitti.
Kız aradı,”sarhoştum, iyi hissetmek istedim” dedi, “aslında 2 gün kötü oldum sonra çok da önemli bir şey olmadığını anladım”dedi, “büyütmeyelim” demedi ama en çok onu demek istedi. Dışarıdan bakılınca nasıl gözüküyoruz diye bir bilmeyene sordum, cevabı en başa koydum…