bildirgec.org

neoturk

11 yıl önce üye olmuş, 398 yazı yazmış. 184 yorum yazmış.

yeni bir para balonu mu ?

neoturk | 15 November 2006 12:11

yeni bir internette para kazanma metodu…normalde böyle şeylere pek önem vermem ama bu sitede youtube,myspace ve diğer sitelerle ilgili yüklemeleriniz ve yazılarınızın da size para olarak döneceğini söylüyor acaba bir balon mu yoksa yeni ve güzel bir metod ve yol mu ? bir bakın

bebekler kutuya :(

neoturk | 14 November 2006 08:48

Avrupa her zaman örnek değildir!ama en pis işleri bile medeniyet çerçevesinde yapar !
işte yeni örnek… hadi gel dönelim 12. yüzyıla
okuyorum

Nitelikli saygı lütfen !

neoturk | 11 November 2006 10:17

bildirip kaçıcam Atamızı anıyoruz ve onu bu baldırı çıplağın yanına koyuyoruz saygıyla…Tahminim Atamızın hayal ettiği modern Türkiye bu değildi!
siz nerdersiniz 🙂

nitelikli saygı lütfen
nitelikli saygı lütfen

ağızlara sakız olan saygı değil !
ciddi saygı ve onun görüşlerini anlama bekliyoruz!
adres burda sende bak
mynet sende mi ! brütüs 🙂

web-kamera+cdrom lensi= mikroskop

neoturk | 09 November 2006 02:59

benim mic
benim mic

rusça bilenler varsa anlar..anlamayanlar resimlere bakıp yapabilir bence denemeye değer ,

benim mic
benim mic

yapan görüntü kalitesinden bahsetmemiş ama deneyecek türk arkadaşlar yorumlara sonuçları eklerse memnun olurum 🙂

benim mic
benim mic

adres

insan hesapmakinesi ve yeni takvimimiz

neoturk | 06 November 2006 17:54

matrix tahtası
matrix tahtası

size iki siteden bahsedecem

1. humancalculator.com
2.thehumancalendar.com

bu iki sitenin sahibi Scott Flansburg
akıldan hertürlü rakamı çarpma ve toplama bölme çıkarma gibi aritmetik işlemleri yapabiliyor ve bir hesap makinesi gibi çalışan bir beyni var, ilk sitede bu işi nasıl yaptığını ve insanlara nasıl yapabileceklerini anlatan bir çok görsel materyaller satıyor.ikinci sitede ise yeni ve değişmez bir takvimden bahsediyor…ben bu takvimi beğendim valla kullansak hiç fena olmaz sizde bir bakın hatta sitede bu takvimin 2006 yılı indirilebilir…

Bağdat Caddesi

neoturk | 02 November 2006 02:10

Uzaktan bir araba geliyor
Saklanmam gerek
O seste neydi
Elini tuttuğum Mahmut yere düşerken
Anne niye ağlıyorsun
Amcam , Mahmut cennete uçtu dedi
Baba neresi cennet
Orda ekmek var mıdır dede
Ya güzel oyuncaklar
Elbiseleri temiz midir?
Baba neresi cennet
Orda da askerler var mıdır?
Hani bizim sokakta dolaşan
Geceleri aydınlık mıdır cennet
Anne Mahmut mutlu mudur cennette
Anne niye ağlıyorsun
Bende gitmek istiyorum
Mahmut’u görmek lazım
Niye sokağa salmıyorsun

(Bu şiir adını bilmediğim Irağın herhangi bir sokağında ölen nice Mahmut’a ithaf olunmuştur…)

ölenin hakkı yok !

neoturk | 24 October 2006 15:52

seri katiller yakalandı şimdi ne olacak !
verilecek hiç bir ceza bu adamların yaptığının karşılığı değildir…Peki idam cezası !!?
Şimdi bazıları çıkıp insan hakkı derse onları bu adalarım eline tekrar silah verip onlarla beraber boş bir odaya koymak isterdim.
Bakalım karşılarındaki insan mı değil mi anlasınlar…7 yuva söndü bir hiç uğruna sebeb….sebeb…zevkten miş ?
nasıl ki zehirli otları tarladan koparıp atarsınız toplumda böyle insan müsvettelerini koparıp atmalı hayattan. Onlar en ağırlaştırılmış şart bile olsa nefes alacaklar ama çocukların anneleri babaları kara toprağa yüz sürecek 60-70 yıl!
idam cezasını geri istiyorum! idam cezasını geri istiyorum!
insanlar bu kadar elini kolunu sallaya sallaya cinayet işleyemesinler!
eğer biri kalkarda imza kampanyası başlatırsa idam cezasının geri gelmesi için benden +1

Bozuk Para

neoturk | 22 October 2006 02:04

Elini kaldırıp ilk gördüğü taksiyi çağırdı.
-“Taksi”Kapıyı kapatacakken şoför seslendi “Cengiz Ağabey nasılsın?”.
Cengiz bu rastlantıya şaşırmıştı “Vedat, sen miydin?”. Yaklaşık üç aydır Afrika’daydı, dün gelmişti, Afrika’ya Ruanda’daki iç savaş için gitmiş bugünde gazeteye gidip çektiği fotoğrafları teslim edecekti. Vedat aynadan arka koltuğa bakarak ”Cengiz hocam nerelerdeydin? “ .

“ Afrika’ya gitmiştim, Vedat”. Cengiz, Vedat’ta cevap verirken bir yandan da çantasındaki malzemeleri kontrol ediyordu. “İşler nasıl Vedat?” Cengiz çantasını yanına koyup, geriye yaslandı.”Ne olsun uğraşıyoruz… Gazeteye gidiyorsun değil mi abi?” Vedat’ın siması aynada hafifçe gülümsedi. Cengiz kafasını onaylar vaziyette sallayarak ”Evet gazeteye gidiyoruz” …

ELMA ŞEKERİ

neoturk | 17 October 2006 00:40

-Elma
-Elma şekeri
-Elma şekeri isteyen yok mu?
Küçük çocuk bu sesi duyduğu gibi yerinden fırladı. Hızla pencereye koşup başını dışarıya çıkardı. Sesin geldiği yönü anlamaya çalışıyordu. Aynı ses tekrar duyuldu.
-Elma
-Elma şekeri
-Elma şekeri isteyen yok mu?
Küçük , sesin nereden geldiğini anlayamadı, sokağın bir alt ucuna bir üst ucuna kafasını çevirip durdu. Ses sanki bir öncekinden daha yakındı.
-Elma
-Elma şekeri
-Elma şekeri isteyen yok mu?
Çocuk bütün dikkatini sokağın köşesine verdi. Oradan geleceğine emindi. Önce el arabasının ön tekerleğini gördü. Sonra arabanın üzerindeki kırmızı kırmızı top gibi yuvarlak şekerleri. Küçük , şekerciyi görünce elini birden cebine götürdü. “ Dün şuralarda biraz param vardı” diye mırıldandı. Elini istediği kadar cebinin içinde çevirsin para yoktu. Aklına sonradan geldi , dün parayı bakkal amcaya verip çikolata almıştı, içinden “tüh…birgün daha sabretseydim şimdi elma şekeri alabilirdim “ dedi. Parası yoktu , peki nereden bulabilirdi. Babası çoktan işe gitmişti. Hemen annesine koştu. Annesi babasının ancak ekmek alacak kadar para bıraktığını, bir kuruş fazla paraları olmadığını söyledi. Bu iş o kadar hızlı oldu ki şekerci ancak sokağın başından evlerinin önüne gelebilmişti.
Küçük yine pencereye doğru yürüyordu. Bu kez koşmuyordu , her adımı bir öncekinden daha yavaştı. Elma şekerci ise evlerinin önünden sanki koşarak uzaklaşmıştı. Küçük mutfaktan pencereye gelenedek şekerci sokağın sonuna varmıştı. Şekercinin sesi hem uzaklaşıyor hem de kısılıyordu.
-Elma
-Elma şekeri
-Elma şekeri isteyen yok mu?
Çocuk pencereyi kapatıp odasına gitti. Yatağına uzandı.” Babamın çok parası olsaydı benim de şekerim olurdu” diye kendi kendine söylendi. “Evimiz bir elma şekerinin üstünde olsaydı, her sabah sokağa çıkar , akşama kadar sokağı bir uçtan bir uca yalardım” diye hayal kurdu. Hayal kurarken birden duraksadı.” Ya dayanamaz yersem evimiz düşer sonra , olsun babam tutar “ diye düşündü.
Çocuk bunları düşüne dursun, uyku çoktan göz kapaklarına oturdu ve süreki aynı ninniyi söyledi.
-uyu mışıl mışıl uyu hadi
-güneşin doğmadığı yerde uyan
-melekler olsun rehberin
-güzellikler bulsun seni
Küçük ninniyi dinledi, sonra uykuya daldı.
Annesi işini bitirince seslendi:
-Kuzucuk nerdesin ?
Annesi hiçbir çıt çıkmayan evde sürekli “kuzucuk nerdesin ?” diye sesleniyordu. Evleri çok büyük değildi ; ama anneye bir şato gibi geldi o anda. Sesi duvarlarda yankılanıp kendisine geliyor ama kuzucuğunun sesi soluğu duyulmuyordu. En son küçüğün odasına baktı. Yatakta uzandığını görünce “ yaramaz az kalsın ,yüreğime indirecektin “ dedi. Uyuduğunu farkedince sesini alçalttı. Yanına kadar gidip küçüğün ayak ucundaki battaniyeyi bir gülü öper gibi çocuğun üzerine örttü. Alnındaki saçları geriye doğru elleriyle taradı. Odadan çıkmak üzereyken kapıyı kapatmadan önce küçüğün yatağının kenarlarına minderleri koymadığını hatırladı. İçeri girip minderleri kanepenin altına dizdi. Kapıyı kapatmadan önce dua etti “ Kuzucuğumu kurtlardan koru Allahım”. Annesi bu duayı yaparken küçük çoktan rüya ülkesinin kapısından girmişti…
Küçük bir bulutun üstüne binmiş elma şekeri topraklarına gidiyordu. Elma şekeri topraklarına vardığında bu uzun yolculuktan çok yorulmuş olacak ki üstüne bindiği bulutu sıkıp içti. “ oh! Şeker gibi tatlıymış” dedi. Arkasına dönünce gördüklerine inanamadı.” Herşey elma şekerinden ! herşey elma şekerinden “ diyerekten gördüğü manzaraya doğru koştu. Elini uzatıp tam bir tane alacaktı ki bir adam belirdi.” Dur bakalım nereye gidiyorsun böyle” . İlk önce adamın neye benzediğini farkedememişti. Baştan aşağı süzünce gördü ki el ve ayakları tahtadan gövdesi ve başı elma şekerinden yapılmıştı. Küçük bir adım geri çekildi , titreyerek “ herşey elma şekerinden bende bir tane alacaktım “dedi. Elma şekeri adam “ hah hah hah” diye gülmeye başladı. Koca elma şekeri gövdesi tahta çubuğun üzerinde bir aşağı bir yukarı inip çıkıyordu. “hah hah bir tane alacakmış hah hah” gülmesi etrafı çınlatıyordu. Birden gülmesi kesildi. Asık suratla “ biz burda neciyiz “ dedi. “Herkes senin gibi gelse bir tane şeker alsa bize ne kalacak” diyerek cümlesini tamamladı. Küçük, dudaklarını bükerek “ burada çok şeker var “ . Şeker adam “ sadece sen istemiyorsun ki her gün yüzlercesi geliyor “ . Küçük mahcup bir tavırla “bir tane alsam ne olacak “ . Şeker adam hafif bir tebessümle “ o zaman seninle de bir anlaşma yapmalıyız “ . Küçük şaşırmış bir şekilde “ ne anlaşması “ .
Şeker adam “ Şu karşıdaki iki tepe arasındaki köprüyü ve altından akan şeker nehrini görüyor musun? “ diyerek , küçükten gelecek cevabı bekleyemeye başladı. Küçük başını biraz kaldırarak karşıdaki köprüye baktı. Köprü , iki elma şekeri dağı arasında gerilmişti. Köprünün üstündeki çeşitli şekerlerin renkleri uzaklığa rağmen göz alıcı ve iştah kabartıcı görünüyordu. Şeker adam küçüğün anlaşmaya razı tavrını görünce konuşmasına devam etti.
” Eğer aşağı düşmeden karşıya geçmeyi başarırsan sana istediğin kadar elma şekeri veririm ama ; düşersen sende elma şekeri olursun” derken yüzündeki tebessüm dudaklarını daha da genişletti. Küçük bir köprüye birde kırmızı kırmızı parlayan elma şekerlerine bakıyordu. Küçüğün tereddütlü olduğu tüm davranışlarından belliydi. Şeker adam “ne oldu yoksa elma şekerlerini istemiyor musun? “ . Küçük “tamam, yapabilirim “ . İkisi beraber güzel şekerlerin ağaç olduğu , her meyvenin tatlı şeker gibi dallarından sarktığı bir şekerleme ormanı yolundan elma şekeri tepesinin olduğu yere geldiler. Şeker adam onu köprünün başına getirdi. Şeker adam “ hadi yürümeye başla “ . Köprü şekerden yapıldığı için küçüğün attığı her adım yapışıyor , ayağını çekeyim derken köprüyü sallıyor düşücek gibi oluyordu.Üç kez düşecekken zor kurtuldu. Birkaç defa geri dönmeyi düşündü,aklına elma şekerleri gelince vazgeçip yürümeye devam etti. Son birkaç adım kaldı ki , birden köprü sallanmaya başladı. Şeker adam var gücüyle köprüyü sallayıp “ sende elma şekeri olacaksın” diye bağırıyordu. Küçük son adımını da karşı tepeye atamadan şeker nehrine düştü. Çırpınıyordu ama nafile, yapışkan şeker her tarafını kapladı. Gayret edip kıyıya ulaşmayı başardı. Dışarıya çıktığında ağlamaya başladı. O da elma şekeri olmuştu , yanaklarından süzülen yaşlar küp küp şeker oluyordu. Ağzından çıkan tek kelime “Anne!” . Ağzından çıkan bu kelime bir melek suretine büründü. Melek “küçük niye ağlıyorsun “ diye sordu. Çocuk ağlayarak “elma şekeri istiyordum ama elma şekeri oldum, ben böyle kalmak istemiyorum” dedi. Melek “ siz küçükler niye annenizin sözünü tutmazsınız, annen sana hep yabancılarla konuşma onların elinden sakın birşey alma demedi mi?” diyerek azarlayıcı bir şefkatle sordu. Küçük hem ağlıyor hemde içini çeke çeke “ dedi” diyordu. Melek “ peki sen ne yaptın hiç tanımadığın biriyle anlaşma yaptın ve cezasını çekeceksin…” dedi. Çocuk “bir daha annemin sözünü tutacağım , bir daha annemin sözünü tutacağım” diyerek uyandı. Hemen ellerine baktı “ elma şekeri değilim yaşasın” dedi. Dışarıdan arkadaşlarının sesini duydu. Yatağından kalkıp doğru sokağa fırlayacaktı ki önce annesine dışarı çıkacağını söyledi. Sonra tam gaz dışarı. Arkadaşlarıyla oynamak hoşuna gidiyordu. Hava yavaş yavaş kararmaya başladı. Eve dönesi hiç yoktu, sabaha kadar arkadaşlarıyla sokakta oynayabilirdi. Güneş iyice ufuktan kaybolmuştu. Oyunları bitmiş eve dönmek üzereydi, oynadıkları yere bir araba yanaştı. İçindeki adam “ küçük, buralarda bir yerde park varmış nerede olduğunu biliyor musun?”. Çocuk elindeki topu iki eliyle sağa sola sallarken “biliyorum amca “ dedi. Arabadaki adam arka kapıyı açarken” peki arabaya binip bizi oraya götürebilir misin, götürürsen sana ELMA ŞEKERİ alırım.” . Küçük tuhaf bakışlarla “ elma şekeri mi?” dedi. Adam garipser gibi bir tavırla “ yoksa elma şekerini sevmiyor musun? ” dedi. Küçük “ elma şekerini severim amca ama elma şekeri olmaya niyetim yok “ deyip evine gitti. Küçük evin kapısından girerken, gökyüzündeki yıldızlar tebessüm ediyordu.