bildirgec.org

natalie anne makker

11 yıl önce üye olmuş, 19 yazı yazmış. 2 yorum yazmış.

Kitabımın önsözü….

natalie anne makker | 14 February 2006 22:08

Bunu yazmaya başlayalı bi kaç ay oldu ve ben artık insanlar okusun,olumlu yada olumsuz eleştiriler yapsın istiyorum.Bunların hepsi kitap basıldığı takdirde geşimini izlemem için benim için harikulade bi anı olarak kalacaktır.Öncelikle aftermath teşekkürüm sanadır,ve sonrasında tüm bildirgeç üyelerine…

Eleştirileriniz ve yorumlarınız kıymetlidir.

“Önsöz Gittim. Tüm terkedilmişliklerimi, tüm ısmarlama aşkları ve karanlık yalnız gece rüyalarını ardımda bırakıp,gittim.Ne yaşayacağımı bilmeden çıktım yola.Gündüz çıkılan yolculuklar mutlu etmez beni aslında ama görmeliyim diye düşündüm,ben giderken akan hayatı.İstanbul’un surat kesen soğuğu ile başa çıkamadı diyecekler dedim güldüm kendi kendime. Nereye gittiğimi bilmiyordum yolun başında.Gitmek istediğimden kaybolmak istediğimden emin çıktım yola o çok meşhur kitabın dediği yere belki de.

Sevgililer Günü İçin (Adettendir)

natalie anne makker | 14 February 2006 00:46

Sene 1999.18 yasındayım.Heyecan dorukta.Kanım öyle hızlı.Ama her sevgililer günü gibi yalnızım.Radyodayım program yapıcam millete güzel şeyler söylemeliyim ama öyle mutsuzum.Sabah gazetede okudugum bi yazıyı paylaşmak istedim.Anlasınlar diye dinleyenler sevginin kıymetini.

“Ali (ismi hatırlamıyorum ali diye attım) kanser hastası,yaşamdan umudunu kesmiş,varlıklı bi ailenin tek çocugu.Babasını da kanser yüzünden yitirdikten sonra annesi ile yalnız yaşayan ali günden güne erimektedir.(Acıtasyon başladı ahahaha)

Bir gün annesi oğlunu daha fazla böyle üzgün görmeye tahammül edemeyip “git biraz dolaş hava al gez ” diye ısrar eder.Ali ne yapsın zavallıcık annesini mi kırsın kadın zaten perişan.Olur der.Çıkar.Sokaklarda turlar,mağazaları gezer.Vitrinlere bakar (Sanki akvaryum anasını satıyım ne bakıyon girde bişi al der içerideki hain dükkan sahibi)Neyse bi cd dükkanında D&R olabilir mesela güzel bi genc kız görür.İçeri dalar hızlıca.Rastgele bi cd gösterir ve almak istediğini söyler.Hanım kızımızda kırıta kırıta gider cd yi alır,sarar ve kasaya alinin yanına gelir.Ali teşekkür edip eve döner,cd yi dolabına atar ve başlar kızı düşünmeye.Annesi tuhaflığı farketmiştir ama acık hava çarptı derbederi alışık diil tabi bünye der. (Ya yine tüm şımarıklığım üzerimde hikayenin konusu aynı ama ben formatı biraz değiştirdim sanırım(:)

Ödünç aldığım tüm erkeklere….

natalie anne makker | 10 February 2006 23:05

Saat:15:37

Böyle durumlarda düşündüğüm en utanç verici şey,bu durumun nasıl olsa uzun sürmeyeceği.

Herkes yaptığımda onu,biliyordum ki gittiğinde yalnızlık’ın harfleri,sensizlik’inkiler ile değişecekti.Öyle oldu,o gitti ve ardından herkes.Öyle yalama olmuş ki yürek,göz ağlamıyo bile gidenin ardından.Ve dedim ya biliyor yürek,kısa sürecek acı.

Güzel insanlarım olacak çevremde.Ne kadar kirli bi düşünüş…Her terkedilişte beni asla bırakmayacağını bildiğim erkeklere sığınış..Ve yaralarımı her birine bir bir sardırmak.Sonra iyileştiğimde yeni yaralarım açılana dek hepsini unutmak,milyonuncu kez terketmek herbirini..Hepsi için “öyle masumsun ki” dedirtmek ama günahlarımdan hiçbirine hiçbir zaman bahsetmemek..Dokunamayışları elime,eteğime,bedenime,belime ve bu yüzden belki de yanımdalıkları yıllardır,tüketemeyişleri…

bunu neden yazdım bilmiyorum,yazdım işte…

natalie anne makker | 09 February 2006 23:08

Sabah işe giderken,yol kenarında karların üzerine yatırılmış zavallı bir adam gördüm dudagının kenarı köpükler..ah..Zavallı.Gözlerinde gördüğümü anlatmakta çektiğim güçlüğü şimdiye dek hiçbir duygumu anlatırken çekmedim.Yardım edin der gibi ama etseniz de faydasız der gibi.Ya deli misiniz üşüyorum,dondum kaldırın beni burdan der gibi ama kaldırmayın ne olur ne olmaz belki yine düşerim der gibi.Ailemi arayın eşimi çocuğumu der gibi ama kimsem yok ki der gibi…Etrafında bir kaç tane duyarlı görünmeye çalışan insan,ama hepsi hayat mücadelesinde başarı yolunda işine geç kalan,sevgilisine geç kalan,yattıgı yere bakan ve GEÇEN,hele birisi tanrım (biliyorum kaba bi tabir olacak afedersiniz) öküzü yarattın bu adamı niye yarattın dedirtecek cinsten.Kafasında çizgili bir bere ama sadece kelini kapatıyor,kulakları çelikten sanki,evet bi koruma söz konusu ama korunası tek zaafı kelliği.Elinde tesbih,yüzünde adama bak be iki seksen yatıyo der gibi aptalca bi gülümseme.Ağzında bir sakız ki bunu anlatmak için de yine kaba bi tabir kullanılabiliyor ben es geçmeyi tercih ettim.(Bir de almancaya kaba dil deriz).Aslında çok klasik bir düşünce tarzıdır ama ben de normal yurdum insanı değil miyim?Düşündüm ki;orda yatan onun babası olsaydı bu alaycı gülümsemeyi takınabilir miydi aptal simasına?Neyse otobüsteydim,insem dedim,kaldırsam yerden onu,ne biliyim sıcak bi yere mi götürmeli?Ya da bi ambulans mı çağırmalı,iyi de bunu ordaki bi kaç insan düşünmemiş midir?İlla ki düşünülmüştür.Peki ya parası yoksa,ya hastaneye gitmek istemedi ise bu yüzden ve orda ıslanıp,üşüyüp,sonra kendine geldiğinde evine gitmeyi düşünüyorsa.Kapıdan girecek muhtemelen onu bu kadar erken beklemiyor olacak ev halkı,önemli bi şi olmasa sabahın o saatinde sokaklarda gezmezdi değil mi?Anlatacak başına gelenleri,bu ilk değildi ve güzel şans son da olmadı diye düşünecekler.Falannnn filannn.Dur dedim Ece dur,inme devam et yoluna.Başında bekleyenlerin en azından bir tanesi İNSANdır.

Bir gün böyle başarsa nasıl gecer?

natalie anne makker | 09 February 2006 09:15

13 dakika içinde evden çıkmazsam işe geç kalacağım.Üzerimde ördekli pijamam ve gözlerimde dünden kalan makyaj artıkları ile pc basında ne işim var benim?

Yüce Tanrı’m sen aklımı koru… (:

Okuyan okumayan herkesi günü bi başka güzel geçsin,bir küçük martı olsun yürek,bir ton balık bulsun,dalsın ıslansın,tutsun,yesin,bağırsın.Sevinç çığlıkları sarhoş bağırtısı adıyla bulmacalara soru olsun,olsun be ne olacak?

Ama Ankara’da deniz yok ki ):

Günaydın hepinize…

.avi dosyaları

natalie anne makker | 08 February 2006 18:00

Arkadaşlar bir türlü bu konuda başarı sağlayamamış bi arkadaşınız olarak acil yardıma ihtiyacım var.

Aresten film indiriyorum.Örneğin melekler şehri.İndirdim ve altyazısını da buldum.Sonrasında bir de baktım ki avi dosyası.Peki şimdi ne yapmam gerekiyo.Tamam replikleri nerdeyse ezbere biliyorum ama peki ya bilmediğim filmler???Yani bu avi dosyalarını dvix e çevirmek için programlar mevcut mudur ve hatta mevcut olduğunu düşünüyorum adı nedir nasıl kullanılır?avi dosyalarını izlemek için ne yapmam lazım onlara göre bi altyazı formatı var mıdır?

Yalnızlığımı çal sinek…

natalie anne makker | 08 February 2006 17:16

Odada küçük bi sinek…Sesi mi kızdırır?Konuşu mu bedenine.Daha önce kimbilir nerelere kondusu mu?Ben mutlu olacak hiçbişi bulamadığımda odada uçan sinekten mutlanırım.Varlığıyla umutlanırım,yalnızlığımı alacaktır…Bi bok sineğiyle bile mutlu olurken,kavga edecek kimseyi bulamadıgında bokuyla kavga eden insanlarla ne kadar kalırsın?Kalsan ne olur kalmasan ne… Sevsen ne olur ya sevmesen…

Yürek taşıyamayacağı kadar fazla yükü sevmez.Yürek kimin adını atıyosa ….Ne anlamı var?

Madem her boktan mutlu oluyosun be küçük kız,bu nası bi yazı?Ruhuna ne yapıyosun?

California Dream

natalie anne makker | 08 February 2006 17:08

Sıcak su dolu bi küvet in california.Daha öncesi var.Beyaz kumlar ayaklarının altında ,beyaz elbise,ruhun beyaz…Okyanusun sesi kulaklarında dilinde hergün yeniden bestelediğin komik bi beste.Islık çalmayı öğrendiğin yıllarda olduğu gibi kesik kesik,hırıltılı,neşeli çalınması gereken bi melodi…Güneş iliklerinde,sıcak içinde…Şimdi su dolu bi küvet in california.Ağzına kadar sıcak dolu,ağzına kadar acı,tıka bas yalan,damlamasına saliseler kalan son damla bardağı diil küveti tasırır.Hacmin kadar su sızar.Bileyci Halil’in bayram sabahı bıçağı californiayaya nasıl geldi (: Elinde…Bıcağın hacmi de sızdı…Su sıcaksa acı azdır.Ne düşündüğünden ziyadedir duydukların.İnce bi ses,küçük bi inilti kendine bile yenildiğini göstermemenin onuruyla akmayan gözyaşı.Ve bıçak el değiştirir…..İnilti..Pembeleşen suda bedenin harikulade görüntüsü,Bu kendine meşhur toz pembe gözlüklerle ilk bakışındır doyasıya tadılmalıdır.Doyuma çabuk oluşır göz,korkusundan kapanır.Kulağında okyanus sesi şimdi çıksan şimdi sarsan yaranı kurtulacaksın.Ya şimdi ya hiç.Tamam yalandı bu ilk kez bakışın diildi kendine toz pembe gözlüklerle.Şimdi çıkmazsan bitecek…Nafile!!!!Bu kez oyun bitecek.Okyanusun sesi kulaklarında,dilinde hergün yeniden bestelediğin komik bi beste.Islık çalmayı ilk öğrendiğin yıllarda olduğu gibi KESİK KESİK,HIRILTILI,neşeli çalması gereken bi melodi…

Martı Çığlığı Sessizdir.

natalie anne makker | 08 February 2006 14:32

Yoksundur.Olmayacaksındır bir kez daha.Gelmeyeceksindir kesindir.

Olsun.

Ayağım üşüdüğünde çorap giymem lazım.

Ah nasıl yalnızım,nasıl sessizim,nasıl ıssızım bir bilsen.Belki dayanamaz da dönerdin.

Tanıdım sandığım başkaları gibi olmadı varlığın,bende değil seni sevmenin sözcükleri.Seni seviyor olmanın keyfi bende değil.Yani bende ,ben seviyorum,ama bu sevmek Pamuk’u sevmek gibi değil.Boncuk’u,Benek’i,Beyaz’ı yada Eric’i sevmek gibi değil.Annem gibi değil.Eskileri sevmek gibi değil..

Çok klasiktir,çok benzerini yazmışlardır sevenler sevdiklerine belki ama ben kimseye yazmadıktan sonra,klişelenmedikten sonra ömrüm bunlarla ve ne aptalım Tanrı’m seni seviyorum ama yoksun.Ötesi berisi olur mu bundan sonra.Karşılıklı susmadıkça susmanın anlamını açıklasan ama sussun.

Martı!