Bu hafta içersinde okuduğum Zihni Çakır’ın “Ergenekon’un Çöküşü” adlı kitabın son cümlesini sizlerle paylaşmak istiyorum. “Seviyesi Ölçülebilen Şeyin Derinliği Yoktur; Ona Ancak Çukur Denir.”Cümleden yola çıkarak maddi ve manevi tüm bildiklerinizin ne olduğuna siz karar verin. Yani, elde ettiğiniz ya da karşılaştığınız tüm değerleri bu güzel sözle değerlendiriniz. Ben, sen, o, ya da biz, siz, onlar…Necip Fazıl Kısakürek “hatırladığım kadarı ile bir muhatabına “alçaklık bile bir seviyeyi ifade eder. Ben sana alçak diyemem. Sen ancak çukur adamsın” deyu seslenmiştir.Anlarsınız adamın kalıbını ya da boyunu. Bilmek için de illa da ip salmak ya da cetvel ya da pergel gerekmez.Çukurda istikrar yoktur. Düşeni de alır götürür. Çukura düşmek boşluğa düşmeye de benzemez. Ölmezsiniz ama iyi de olmazsınız. Ya koldan kaybedersiniz ya bacaktan. Çukur aslında boz arazi gibidir. Karadır içersi ve dışarısı. Pek aydınlık ve güneş almaz. Aslında derinliği ya bir metre ya da 30 santimdir. Genelde çukurun üstüne örümcekler ağ örer. Bir “kızılota” bastığınızı zannedersiniz ama ayağınızı kırar ya da paldır küldür yuvarlanabilirsiniz.Seviyesi bir şeyin ölçülebiliyorsa derinliği yoktur. Hani derler ya “bir atımlık topu varmış.” İşte çukurun isabet merkezi tam orasıdır.Çukur birden dolar, İnsan da dolmuşa biner. Çukur birden “yeter artık” der, işinizi hiç görmez. Tam bir kap buldum “turşu kuracağım” derken, dibi gözükür. Sabırsız ve şükürsüz bir durumu vardır. Çukurda saklanamaz, ölçülü bulamazsınız.Çukur, çukuru tanır, ya da her gördüğünü çukur sanır. Çukurların tamamı bir çukur halinde buluşur. Özellikleri birbirlerine benzerler. Arazinin yapısı ya da toprağın kumlusu ya da humuslusu özelliğinden başka bir durumu yoktur. Araziye uyar uygunluk arz eder. Pekte bir iş için kullanılmaz.Evlerin önlerindeki çukurlar genelde çöp kutusu olarak kullanılır. Eti tükenmiş kemikler, bu çukurlara atılır. Dolunca da üzeri çevreye koku salmasın diye üzeri örtülür.Bahçelerdeki çukurlar genelde yılan çıyan ya da küçük çaplı yaratıkların uğrak yerleridir. Çukurlar için bu bilinmez geliş ve gidişler bir mutluluk kaynağıdır.Çukurların oluşması genelde köstebek ya da porsuk türü hayvanların eşinmeleri durumunda oluşur. Zaman zaman insanlarda çukur açar, çukur oluşturur.“Boku kürek olanın kabı çukur olur.” Atasözü çukurlar için bir ölçüdür. Çukur mu ya da değimli tartışması bu atasözü için de geçerlidir.Yerin altına bu kadar ihtiyaç duymanın,ilk adımı çukurdur. Kapalılık ya da bilinmez işler içersinde dolaşmak çukursal bir durumdur. Bir gizlilik varsa ya da olumsuz durum söz konusu ise çukurla irtibatlandırılabilir.
Bunların haricinde , tuzak amacı ile hayvanlara veya hısımlarına çukur açılır. Bir noktada çukur hali tuzakla eşdir.İşte size çukursal bir fıkra : Köyün birinde bir çukur varmış ve pek çok kişi içine düşüp yaralanıyormuş. Köyün ileri gelenlerinden 3 kişi toplanmış ve çözüm aramaya başlamışlar.
Birincisi demiş ki: – “Çukurun yanında bir ambulans beklesin ve düşenleri hemen hastaneye yetiştirsin.”
İkincisi:- “Çukurun yanına hastane kuralım düşenleri yetiştirmesi vakit almaz”
demiş.
Üçüncüsü:- “Kafanız hiç çalışmıyor”demiş.
– “Gidelim hastanenin yanında bir çukur açalım”demiş.
Son söz : Sakın çukura düşmeyin!