bildirgec.org

kahramancayirli

11 yıl önce üye olmuş, 386 yazı yazmış. 3343 yorum yazmış.

izmir-istanbul II

kahramancayirli | 05 August 2009 09:24

Pazar sabahı Burhaniye’de uyanmıştım en son.
İzmir’den İstanbul’a deniz kenarından devam eden yollardan motorla gitme hedefiyle çıkmıştık yola.

akcay.bel.tr adresinden alınmıştır
akcay.bel.tr adresinden alınmıştır

Burhaniye’de poğaçalı küçük bir kahvaltıdan sonra devam ettik yola. Öğlen olmuştu, sıcaktı, denize girecek yer arıyorduk. İnsan olmasın, deniz bakir olsun istiyorduk. Ören’i geçtik. Akçay, yeni durağımız oldu. Akçay, basbayağı bir deniz kenarı kenti. Kocaman. Siteler, evler, sahiller. Denize girerken gözünüz dağda olsun.

izmir-istanbul I

kahramancayirli | 03 August 2009 18:36

foca.bel.tr adresinden
foca.bel.tr adresinden

Motor binmek, apayrı. İmiş. Onca vakit korktum, uzak durdum. Şimdi onunla yatıp kalkıyorum. İnsanın gözü, eli, ayağı. Oluyor. Otomobildir, otobüstür .. hiçbiriyle kıyaslamam. O virüsü aldım artık. Ölene kadar iki tekerin üstünde. Devam.
Çıkış noktası: İzmir-Karşıyaka. Sabahın dördü. Karanlık, serin, ıssız ve güzel. İnsan üç gün sürecek bir motor seyahatine şort-tshirt çıkar mı? Ben çıktım. Saat sekize yaklaşırken Foça göründü. Cumartesi sabahı. Kimseler yok, tek tük. Yağlı ballı güzel kahvaltı. Denize nerede gireceğini bilemiyor insan. “Neyse artık Yenifoça’da gireriz” Foça, kıymetli, sakin, sessiz ve mavi epey. Foça’yı çok sevdim ve çok beğendim. Az biraz Datça’yı andırdı bana.

Fatih Can Sarıöz – Emir Yargın

kahramancayirli | 03 August 2009 10:14

Bugün yetenekli iki genci tanıtacağım sizlere.

thedesignblog.org'tan. Küre-1
thedesignblog.org’tan. Küre-1

Fatih Can Sarıöz. Henüz 1985 doğumlu, endüstriyel ürün tasarımları yapıyor. Bu yıl Frankfurtta “Cook Art” adlı ürünü sergilendi, Uluslar arası Dizayn Yarışması’nın Mutfak, Banyo ve Ofis kategorilerinde “Round”, “Globath” ve “Pulse” adlı yaratımlarıyla ödüller aldı…: Işıltılı bir özgeçmiş. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Endüstriyel Ürün Tasarımı bölümünde öğrenci daha.

thedesignblog.org'tan. Küre-2
thedesignblog.org’tan. Küre-2

Küre – Yemek modülü, Flower – Yemek masası, Ufo – Sallanan koltuk, Globath – Banyo modülü, Coox – Küçük mutfak konsepti, Tube, Round – Kompakt mutfak modülleri, Cook Art – Gelecek için yemek yapımı konsepti, Pulse – Ofis mobilyası, O-Plus – Takım çalışması için modüler ofis mobilyası, Sarıöz’ün tasarladıklarından bazıları.
Joe Colombo ve Philippe Starck, Sarıöz’ün en çok etkilendiği isimler. Büyük sorunlara basit çözümler bulmayı seviyor (*). Özellikle “Küre”, dünya çapında büyük ilgi gördü, Japonya’dan Rusya’ya; İngiltere’den Amerika’ya. Tüm tasarımları az yer kaplıyor, şık, çevre dostu, kullanışlı.

Semih Kaplanoğlu – Süt

kahramancayirli | 01 August 2009 12:19

Semih Kaplanoğlu’nun Süt’üne nasıl yaklaşmalı, nereye koymalı? Süt, bir üçlemenin ortası. Bir şairin gençliği. Yumurta’nın öncesi, Bal’ın sonrası. Şair Yusuf’u, annesini nasıl tanıtmalı, hangi sözcükleri kullanmalı.
Sade, sırf sinema yapıyor, Semih Kaplanoğlu. Biz bunu Meleğin Düşüşü’nde anlamıştık, bayılmıştık sevinçten. Türk Sineması’nda umut verici gelişmeler oluyordu, adımlar duyuluyordu.

Ahmet Güntan

kahramancayirli | 30 July 2009 01:57

Bu, sıkıcı bir şiir yazısı. Okuyacak daha keyifli şeyler muhakkak vardır elinizin altında.

Ahmet Güntan ismini ilk, Birhan Keskin’den duymuş olmalıyım. Sonra da Lale Müldürle birlikte çıkardığı Voyıcır 2’ye rastladım Metis Kitap’ta. Dün kitapçıya Ahmet Güntan – Mahkeme Kitap için gittim, kocaman Toplu Şiirleri ile döndüm. Ne iyi oldu. Birkaç şiiri için gittim bir sürü şiirle döndüm. Nar hesabı.
Adamın ömrü boyunca yayımladığı tüm şiirler var kitapta: İlk Kan (1976-1981), Köpüklü Bir Kan, Bir Duman (1981-1983), Nezle (1987-1989), Romeo ve Romeo (1990-1994), İkili Tekrar (1995-1999) ve Mahkeme Kitap (2002-2005). Velhasıl 30 yılda yazılan şiirler bunlar. 200 sayfa. Az şiir yazmış bence, Güntan.
Güntan, şiirlerini şimdilerde Heves ve Fayrap’ta yayımlıyor. Yeni şiirlerini görünce heyecana kapıldığım bir isim. Parçalı Ham Manifesto’dan sonra özellikle.
Nezle’ye gelene dek, kalabalık şiirler yazmış, Güntan. Bu şiirler beni yordu, okurken. Ama Nezle öyle mi? Nezle’deki şiirleri dün gece bir daha okudum. Bu sabah bir daha okudum. Birazdan yine okurum.

Hakiki bir iz

kahramancayirli | 22 July 2009 09:25

Burcu’dan 500.000 eski Türk Lirası’na almışım Lal’i. O sıra bütün eski kasetlerini satıyor. Orta birinci sınıftayım. O vesileyle Teoman’ın O albümünü de kapatmışım ucuza. Bir-iki kaset daha almıştım. Unuttum.
Lal de Lal hani. Kıpkırmızı. Kıpkırmızı bir albüm. Sertab Erener’in bence bir daha yapamayacağı kadar iyi bir kaset. Full. Öyle albüm on-yirmi yılda bir görünüyor.
Bir elimde Lal, öbür elimde tükenmez kalem. Durup dinleyip başa sarıyorum, durup dinleyip en başa sarıyorum.
Söz: Sezen Aksu ve Meral Okay. Müzik: Giancarlo Bigazzi ve Marco Falagiani.
Sözlerini buraya yazmıyorum. Bu yazı hatırına en az on kere daha tam ses dinleyin isterim. Sözlerini de perdelerinize yazarsınız diye. Sigarayla belki. Komple tutuşursunuz.
Masal dönüp dolaşılacak bir şarkı. Şarkı deyince içi boş oluyor başka sözcük bulmak gerek. Bir im, iz. Masal, bir iz. Evet, oldu.
Masal, bir iz.
Hakiki bir iz. Köprü olayım isterim bu şarkı sizi sarmalasın isterim. Şarkıyı abartın isterim. Emel’in Hovarda’sını da bu köprü hisleriyle yazmıştım. Masal, iki olsun.

aft, deprem ve araba kullanan kadınlar

kahramancayirli | 21 July 2009 10:01

mimdap.org adresinden alınmıştır.
mimdap.org adresinden alınmıştır.

Bu aft olayları çok fena. Şu an bir tane bademciğim yakınlarında, bir tane de sol yanağımın üst tarafında olmak üzere, kocaman iki aft var. Yemek yedirmiyor, yutkundurmuyor. İki gündür sabah akşam portakal suyu içmeye çalışıyorum, inşallah fayda eder.
Aftlar ilk kez üniversitedeyken rahatsız etmeye başladı beni. Kış aylarında özellikle, biri geçmeden yenisi çıkar, beyaz beyaz, kabus gibi, geçmek bilmezlerdi, yemek yediğime pişman ederlerdi. O zamandan beri senede 50 tane aft çıkıyor sanırım ağzımda..Aftların hastalık hastası olmamda rolü büyük. Bir ara her hafta iki doktora görünür, en az iki kan testi bir tane de büyük (endoskopi vb.) tetkik yaptırırdım..

emlak.mynet.com adresinden alınmıştır.
emlak.mynet.com adresinden alınmıştır.

Güneş tutulmasının kan kardeşi büyük depremler. Yine güneş tutulmasından söz ediyor insanlar, umarım bu kez peşinden yıkıcı bir deprem olmaz, dünyanın herhangi bir yerinde.
Motor meselesinden sonra trafiği daha iyi gözlemleme fırsatı bulabiliyorum. Ayrımcılık türü mevzulara kesinlikle karşıyım ama trafikte bir erkeğin kullandığı aracın seyri ile bir bayanın kullandığı aracın seyri kesinlikle ayırt ediliyor. Kadınlar daha kötü araba kullanıyor demiyorum, ne kötü kullanan erkekler, ne güzel kullanan bayanlar vardır muhakkak, hak geçmesin.
Büyükşehirlerde görünmez sınırlar var. Diyelim Mavişehir gibi lüks bir semtte geziniyorsunuz, on-onbeş saniye içinde kendinizi bambaşka bir sosyo-kültürel mekanda bulabiliyorsunuz. Aynı durum Istanbul’da da var. Çok zengin-çok fakir semtler birbirine geçişmek üzere, çok yakınlar ve de çok uzaklar. İnsanların kullandığı sözcüklerden, üzerlerindeki kıyafetlerden, hatta dükkanlara verilen adlardan bile okuyabilirsiniz bu durumu.

izmir – çeşme

kahramancayirli | 20 July 2009 12:25

sehirler.net adresinden alınmıştır
sehirler.net adresinden alınmıştır
cesme-cesme.com adresinden alınmıştır
cesme-cesme.com adresinden alınmıştır

Güneş eski Güneş değil artık. İzmir’den Çeşme’ye motorla gidelim dedik, bacaklarım hâlâ yanıyor. Haftasonu da acılar içinde geçti. Oysa yanımda güneş yağı, kremi .. muhtelif alet edevat var sür işte değil mi!
Karşıyaka’da oturup Çeşme’ye gitmeye kalkışınca, şehirden çıkmak büyük azap oluyor. Bitmek bilmedi şehiriçi. Hoş zaten Güzelbahçe biterken Urla başlıyor, Zeytinlikti, Ildırı’ydı, Karaburun yol ayrımlarıydı derken insan Alaçatı’ya varıyor. Rüzgar pervanelerini görünce Çeşme tabelası kafanıza iniyor. İsmini andığım her yer çok güzel. Ayrı ayrı övmeye, iç kıymaya gerek yok.
Çeşme’de Burger King, Mc Donalds vb. zincir burger mağazalarından yok. Sadece Pizza Pizza var. Niye? Alaçatı’da da, Ilıca’da da. İsmi olmasına rağmen az insan yaşadığı için olabilir mi? Bu tip yiyeceklerin delisi olduğum için bu durumu ayıplıyorum. Ayıp bir şey!
Eski karayolundan giderseniz Ildırı yol ayrımını muhakkak göreceksiniz, 16 km içerideymiş, eskiden bu tip tarihi kalıntılar sıkardı, boğardı vb. ama son birkaç yıldır tarihe ve başta Knidos olmak üzere muhtelif arkeolojik kalıtlara çok ilgi göstermeye başladım. Bir tanıdığım da Datça’da geçirecek yıllık iznini. Kıskandım.
Benim isteğim şu: İzmir’den motorla yola çıkıp İstanbul’a dek deniz kenarından kasabaları, köyleri göre göre gitmek. Diyelim Foça’ya varıldı, iki saat deniz molası; Ayvalık, Cunda Adası vb. bin kere dura dura gitmek. Bence esas gezmek böyle olur. Ama çekindiğim noktalar da yok değil. Bakalım epey maceralı bir izin yolculuğu olacak mı..

Demet Sağıroğlu – Silkelen

kahramancayirli | 17 July 2009 17:12

resimupload.com adresinden alınmıştır
resimupload.com adresinden alınmıştır

Yıllık izninize çıktınız mı çıkacak mısınız? Şimdi izindeyseniz zaten denizde vs. olacağınızdan bu yazıyı okumuyor olacaksınız muhtemelen. İzin için planlarınız var mı?
1990 yılında Eurovision Şarkı Yarışması’nda “Gözlerinin Hapsi” isimli şarkıyı söyleyen Kayahan’a eşlik eden genç ve güzel bir ses vardı, hatırladınız mı? Uzay Heparı’nın son çalıştığı albüm olarak anılan Kınalı Bebek deyince muhakkak aynı sesi, şarkıları düşünüyor olacağız. 1994- Kınalı Bebek, 1996-Şikayetim Var, 1998-Sımsıcak, 2000-Papatya Falları, 2004-Korkum Yok… Ve şimdi de Silkelen… Sonbahar sonunda çıkacak yeni albümünden önce iki sinyal gönderiyor, Demet Sağıroğlu: Sözü müziği Demet’e ait, yakında klip çekilecek olan, bu sıralar radyolarda dönmeye başlayan Silkelen ve Sözü Demet’e, müziği Emre Gören’e ait Gittiğim Yol. İki şarkıyı da Tansel Doğanay düzenlemiş.

Aşk renk değiştirdi

kahramancayirli | 14 July 2009 16:55

Aşk renk değiştirdi
Kahraman Çayırlı

Olayın özü şu: Elif Şafak’ın pespembe Aşk’ı şimdi gri. Neden? Çünkü erkek okurlar yanlarında pembe roman taşıyamıyorlarmış. Rahatsız oluyorlarmış. Şafak ne yapmış, yayıncısıyla birlikte aldığı karar dahilinde “erkekler de yanlarında rahatça taşıyabilsinler” diye romanın gri kapakla yeniden basımına izin vermiş. Aklım almıyor.

gazeteturka.com adresinden alınmıştır
gazeteturka.com adresinden alınmıştır

Bir sanat eseri halkın önünde eğilip bükülmemeli. Sanat eseri insanlara yol göstermeli. Bu hataya Elif Şafak nasıl düşer? Bunca çok okunan bir yazarın “biraz tiraj kaybı”nı göze alıp, kitabın renk değiştirmesine engel olması gerekmez miydi?Şehrin Aynaları ve Siyah Süt hariç tüm romanlarını büyük bir hayranlıkla okuduğum bir edebiyatçı, Elif Şafak. Romanlarında onca karakteriyle toplumsal kalıplara hayır dedikten, toplumsal cinsiyet meselelerine dair güzel ve önemli cümleler kurduktan sonra oldu mu şimdi bu? Sanatçının bir adım önde durması gerekmiyor mu?Diyelim yeni bir roman daha yazdı, Şafak. Romandaki karakterlerin kimi diyalogları bazı kadınları ya da bazı çocukları utandırdı, onları da mı değiştirecek “okurlarını kırmamak adına”? Bu, romana çok büyük bir saygısızlık değil mi?Yazarın canı ister, kitabın kapağı, rengi değiştirilir, ona lafım yok. Ama siz bir romanı piyasaya sunduktan sonra, erkek okurlarım dışarıda yanlarında taşıyamıyorlarmış diye bir kitabın kapağını değiştirmemelisiniz. Bu çok kırıcı. Bırakın yanlarında pembe kitap taşımaya çekinen adamlar okumasınlar kitaplarınızı, ne çıkar?Pinhan, Araf gibi nefis, derinlikli romanların kalemine bu renk değişimini, sadık bir okuru olarak, hiç yakıştıramadım. Aşk renk mi değiştirdi şimdi?

domatessuyu.com adresinden alınmıştır
domatessuyu.com adresinden alınmıştır

Renkler çok önemlidir. Okuyabilene öyle ince şeyler söylerler ki..Çok fena ve derin bir taviz bu. Toplumsal cinsiyet mevzusu her yere elini, kolunu uzatmışken, şimdiye dek romanlarında kalıplarla mücadele eden bu büyük ve genç romancımızın düştüğü hatayı fark etmesini dilerim. Erkek gri, kadın pembe olmasın bu topraklarda artık. Yeter.