Annem evde okunabilecek her nesneyi saklama gibi garip bir huya sahiptir. Bana da bulaştırdı, dergileri filan elden çıkaramaz oldum. Bu dergideki bu dosya çok ayrıntılı ve iyi hazırlanmış, iyi bir başvuru kaynağı olabilir, yani atılmaz… Bunu da saklamak lazım… Yaa n’apsam gerekli sayfaları mı kesip saklasam?? Yok o daha beter, dağınık dağınık… Hiç çıkamam işin içinden… Durum bundan ibaret… Geçen kütüphaneyi karışıtırırken buldum… Annem 1982 yılının saatli maarif takvimini saklamış.. Neymiş efendim; takvimin yapraklarında “aklınızda bulunsun” köşeleri, yemek tarifleri, ilginç bilgiler varmış. O takvim neredeyse benimle yaşıt yahu… Şöyle bir göz gezdirdim… şu leke bununla çıkarmış, bunu bununla pişirince daha lezzetli olurmuş… bir de tefrika roman var, her yaprakta ayrı bir heyecan… “…izm”lerle ilgili bilgiler… biraz garipsediğim kelimeler dışında karikatürleri ile filan keyifliydi okumak 1982 takvimini… kimbilir n’apıyordum o yıl, dünyayı keşfetme derdindeydim herhalde…
javelin
12 yıl önce üye olmuş, 3 yazı yazmış. 6 yorum yazmış.
pegasus
javelin | 04 June 2004 14:30
hızla akıp giden bu hayatta, görsel işitsel verilerin bolluğunda rüya körleşmesi kaçınılmaz gibi… rüyalarımızı izlediğimiz filmlerde, dizilerde, tv başında geçirdiğimiz saatlerde mi görüyoruz ne? Yavaş yavaş kaybediyoruz onları sanırım… çoğu gecem karanlık geçiyor, bomboş.. eskisi kadar sık rüya görmüyorum galiba. gerçi rem uykusunda mutlaka rüya görürmüş insan. o zaman “eskisi gibi hatırlamıyorum rüyalarımı” desem daha mı doğru olur acaba? Bilemiyorum… Uzun zamandır böyle etkilendiğim bir rüya görmemiştim. Pegasus, hani şu mitolojideki kanatlı at… işte onlardan gördüm rüyamda…Pegasuslara binmiş uçan şövalyelere dönüşen kara kara bulutlar, önüne gelen herşeyi silip süpüren azgın hortumlar, ardından açan günlük güneşlik bir hava ve gözümü ayıramadığım parlak mavi bir deniz… yanımda bir daha asla o kadar yakın olamayacağımı bildiğim çok ama çok sevdiğim insanlardan biri… rüya görürken ayrı uyandıktan sonra düşünürken ayrı ürperdim… hayırdır inşaallah!!!
lilium
javelin | 30 May 2004 16:10
aldığım çiçeğin adı… Güzel yeşil yaprakları var, bir sürü de tomurcuğu. Pembe-beyaz renklerde açacak çiçekleri. Toprağını nemli tutacak şekilde vermek gerekiyormuş suyunu, yani öyle cambul cumbul yapmayacağız saksıyı. Aydınlık istermiş, ama çok da güneş altında kalmayacakmış. Balkondaki sardunyaların yanı uygun olmazmış. Çok uzarsa saksının ortasındaki sırığa bir bantla hafifçe tutturmak lazımmış çiçeğin dalını… tadını kaçırmadan gübresini de ihmal etmemek gerekirmiş… yapraklarını silebilirmişiz… o zaman uzun yıllar dayanabilirmiş… sıralananların aksi olursa da küsermiş… eh herşey gibi o da özen istiyor… göstericez artık… gerçi özen konusunda bazılarının yüzünü güldüremiyorum ama… neyse…