bildirgec.org

istanbullnet

11 yıl önce üye olmuş, 71 yazı yazmış. 248 yorum yazmış.

Aşk konuşmaktır!

istanbullnet | 11 June 2002 18:21

Aşk birlikte dışarı çıkmak değil, sahiden konuşmaktır!

Henüz tanışıp ruhunu ısıtmakiçin aşk ateşine yaklaşanlara bakın; umulmadık dozda konuşma şehvetiduyarlar. Bazen birbirlerinin sözünü kesecek kadar heyecenlı, bazen kelimelerin arkasına saklanarak gizemli, bazen de çocuksu oyunlarla meraklı davranarak, sürekli konuşurlar.

Aşkın ilk basamaklarındaki bu sonsuz konuşmlar kendini doğru tanıtıp karşısındakini tanımak gayretinin tarihi yoludur.

Ve zaten tanışan iki kişi arasında bu gayret yoksa, hiç kuşkunuz olmasın aşk orada değildir.

Aşkın bu açılış konuşmaları su gibi aktıkça ilişki zenginleşir sözcükler üredikçe ateş çoğalır, sesler kıvrımlandıkça yürek dalgalanır.

Ve sevgililer çok kısa bir zaman içinde kimseye yapmadıkları kadar birbirlerine iç dökmeye başlarlar.

Bu iç dökümünde sadece aşk uğruna alınan yaralar ve sevgi peşinde kaybedilen yılların kırıklığı yer almaz.

Çocukluk günleri ve aileden başlayarak, dostlar, okul yılları ve iş hayatı gibi insanın yüreğindeki bütün tortular ortaya dökülür. Kişiliğin var olmasında iz bırakan bütün anılar bir nevi resmigeçit yapmaya başlar.

isim takmak bu kadar mı gerekli?

istanbullnet | 11 June 2002 18:19

kör, topal, sakat, dul, yetim öksüz…ne gerek var ki sanki?! neden isim takıyoruz insanlara böyle? peki isim takıyoruz takmasına ama bunların hiç biri olmayana ne diyoruz? süper insan mı? normal in san mı? çok gereksiz bence çok…

adapazari expr,.. (sms!)

istanbullnet | 31 May 2002 18:22

adapazari expresindeyim. biletimi kaybettim. kondüktör biletleri kontrol etti. we ceZA kesti. bide sanki kaÇak biniyormusum gibi oldum. üzüldüm 🙁

yaşam alanı değişimleri

istanbullnet | 30 May 2002 23:47

pek çoğumuzun çocukluktan beri tanıdığı arkadaşları vardır. hatta belkide beraber büyüyüp sokakta oynadığı insanlar hala yanındadır. ama ne var ki hepimiz bu kadar şanslı değiliz… ben bir yaşımdan beri (yani kendimi bildim bileli) edirne’de yaşıyordum. bir sürü arkadaşım oldu. çocukluk yıllarınızda sanki size bu kişilerin yanından hiç ayrılmıyacakmışsınız gibi gelir. ama gün gelir ayrılırsınız. o zamanlar (ben küçükkene) sık sık hafta sonları ailemle istanbula gelirdik. istanbulda olmaktan çok mutlu olurdum. istanbul güzel bir şehir tamam ama beni mutlu eden buranın güzelliği değildi. pek çok sevdiğim insan (dedemler, teyzemler, dayımlar vs vs..) burada yaşıyorlardı çünkü. işte bu zamanlar keşke istanbulda yaşasak derdim hep. hergün onlarla beraber olurum diye düşünürdüm. edirneye dönüşlerimizde onlardan ayrıldığımız için içimi bir burukluk kaplardı. nasıl anlatsam o duyguyu. ama sevdiklerinin yanından ayrılanlar bilir o duyguyu. insan kendini biraz yalnız hisseder. babamın işi dolayısıyla istanbula gelme durumlarımız vardı o zamanlar. bende bunu çok isterdim. ama günün birinde aklımın ucundan hiç geçmeyen bir yere gittik. ‘diyarbakır’ o zaman istediğimiz hafta sonu istanbula gelemiyeceğimizi anlamıştım. ve bu düşünce beni yıkmaya yetti! orta 3 deydim o zaman. öyle bir yaş ki, ayrıldığınız yerdeki arkadaşlarınızla ne hemen kopabiliyorsunuz ne de bağlı kalabiliyorsunuz. bir kaç arkadaşımla telefonda görüşmeye devam ettim. ama bir sürü sonra malesef bağlar koptu. çabuk alıştım ama diyarbakıra. çok güzel dostlarım oldu ve bir sürü anılarım. tam bağlanmışken oraya; TAK istanbul’a dönüyoruz! lise sondayım. eskiden yanıp tutuştuğum istanbul artık gözümde bir düşman benim için. beni dostlarımdan koparan bir beton blok topluluğu. ne kadar kin gütsem boş, yine de doğduğum şehir bana bir sevgi işlemiş çabuk unutuyorum bu kini. ama ya dostlarım. işte onları unutamıyorum. çok zor alışıyorum buraya. yaşayanlar bilir şehir ve okul değiştirmenin zorluğunu. üstelik bir genç için ne kadar da zordur. ama bazı kişiler görüyorum, ne kadar çok mekan deiştirselerde zorlanmıyorlar. nasıl yapıyorlar anlayamıyorum. ama ben dostsuz yapamıyorum. bu konuda çok zayıfım.