İzlendikten sonra unutulması gereken bazı filmler varsa;jacob’s Ladder hiç şüphe yok ki buna iyi bir örnek. Her başarılı gerilim gibi en ilkel ve temel korkumuzdan yakalar bizi. Film boyunca aslında izledigimiz , insan beyninin salt bir gerçeklik olan ölümle mücadelesidir. Apaçık bir gerçeği işaret eder: Dogası geregi kibirli ve hayyata kalmak konusunda uzman benligimiz, ölümle;onu mantıklı ve makul kılan olası ajitasyonların ötesinde yalın bir gerçeklik olarak karşılaştıgında başa çıkamayacaktır, ne yapmamız gerektigini film söyler bize:
“if you’re frightened of dying and you’re holding on you’ll see devils tearing your life away,
if you’ve made your peace then the devils are really angels freeing you from the earth…”

Bire bir tercümenin dışında bu ,şu demek:
“eger ölümden korkar ve hayata tutunmaya çalışırsak heryerde hayatımızı elimizden almaya çalışan şeytanları görürüz.oysa onunla uzlaşırşak ,şeytanlar bizi dünyadan kurtarmaya çalışan meleklere dönüşür.”