Geçenlerde kızımın matematik öğretmeninin, yemek pişirmeyi bilen var mı? diye sorduğunu, kendisinin ise “bilmiyorum” dediğini, “bilsem de söylemezdim” şeklinde ekleyerek anlatması, toplumsal değişmenin çok çarpıcı bir göstergesidir.

Modernizmin getirdiği yeni hayat şartları dünyanın en kadim kurumu olan ailenin temel yapısına etki ederek keskin değişikliklere neden olmuştur. Şüphesiz bu durumdan en çok kadının aile içindeki statüsü etkilenmiştir.

Günümüz şartlarının her alanda azami ihtisaslaşma sağlamasıyla ev hanımlığı gibi her tür çeşitliliği içinde barındıran faaliyetler de bu gelişimden nasbini almış ve birçok iş gibi ev işleri de uzmanlarına havale edilmeye başlanmıştır.
Çağımızda ev kadınlarının yaptığı her faaliyetin alternatifi olarak dışarıda en profesyonelcesinin sunulması rolleri değiştirmiştir. Baklavanın en iyisi, elbisenin en güzeli kadının elinden değil erkeğin cebinden çıkmaya başlamıştır. El emeğinin öldürücü rakibi sanayileşmenin çarklarına takılan ev hanımlığının evdeki varlık alanı, gittikçe daralmaya başlamıştır. Bu süreç, ev kadınlarını, her şeyin hızla değiştiği ve kolaylaştığı şartlardan pratik olarak kazançlı çıkarmışsa da, varlık gösterdiği ana alanda aynı zamanda yenilgiye uğramıştır. Kadının artık, her şeyin en iyisinin ev dışında var olabildiğini keşfetmiş olan aile bireylerine, kendi yaptıklarını beğendirmesi zorlaşmış; doğal olarak gelişen bu süreç “evdeki kadını” yeni bir statü arayışına sürüklemiştir. Bundan böyle kadın, uzmanı olduğu alanda faaliyet göstererek, yaptıklarını maddi bir değere dönüştürüp kendini başarılı olduğu alanda görünülür kılarak “iş kadını” kimliğine yöneltmiştir. Enerjisini tüketerek üreten modern insan profili çizen kadının bu durumu aile içindeki duruşunu derinden etkilemiş, erkek egemenliğini sağlamlaştıran eski düzenin taşlarını tümden yerinden oynatmıştır.