bildirgec.org

futur

11 yıl önce üye olmuş, 33 yazı yazmış. 110 yorum yazmış.

kırmızı kalem

futur | 12 May 2002 23:43

Anlamak ne zaman bir işe yarayacak.. dünyayı anlamak için ne zaman kendimi ödüllendireceğim.. ya da anlama çabam için kendimi ne zaman cezalandırmaktan vazgeçeceğim.. yaşamın ve dünyanın başrol oyuncularını kaldırım kenarları.. eşiklere hapsetmişken. bir gurubunuda saksılarda sonsuz bir gençlikle cezalandırmışken.. biz figüranlar başrole oynuyoruz… yetersiz içgörü sıkışmış bir zihin kanlı eller silik bir benlik ile dans ediyor..mahkum olduğumuz suflelerin olmadığı bir yaşam hayal ediyoruz. içimizde ve içimde hissettiğim OLMADI hissiyle yeni bir şeyi daha dışsallaştırıp, içselleştirtiyoruz. alay etmek, yok saymak, silmek, yakmak, öldürmek, hayal etmek, sevmek, yapmak, olmak, bilmek en az tutmak ve atmak kadar yaşamı temsil edebilir bir hal almışken; varoluşsal problemleri olan bir aptal oluveriyorsun.. neredesin ve simdi ne zaman ,,düşüncen hangi belirlenimde, bunu tespit et ve öl zekiysen.. kaybedecek birşeyler kazanarak doldurduğum yaşamımda, kaybedecek şeyler kaybediliyor, kazanım sürüyor… ufacık pencerelerden dünyaya bakan milyarlar.. herkes ölçüyor diğerinden farklı olduğunu düşündüğü penceresini kendi cinsel organıyla.. ve en büyük hazzı yaşayan ve veren en küçük penceresi olduğunu düşünen oluyor.. ve benim kafamda pencereden bakanlar hala birer erkek iken ya da “”sahibinin penisi”” ile ölçüm yapan birer yaralı insan iken yalan söyleyemiyorum.. kırmızı kalemle çizilmiş gerçeklerin insanlarıydık.. okuduk bildik ve sildik.. sonra neyin önemli olduğunu unuttuk. yaşamın indexini yazanlardan olmak en karlısı görünüyor. kırmızı kaleme sahip olmak neyin bilineceğine ve silineceğine karar vermek. karalan mış sayfaları yırtmak.. hep büyüyüp içinden çıkılmaz bir hal alıyor fikirler, çağrışım ağına dolanmış bir balık gibi fikirler.. fikirler fakir, fikirler ölüyor. sen mezarlarını bir deftere ya da kağıda güzelce hazırlıyorsun ve ara sıra ruhlarını şad ediyorsun. eğer fikirlerin kaliteli ölüler ise beraberce birer fatiha okuyoruz. dondur herşeyi taşlaştır. sana bana ve ona dairlikten başka şeyler lazım buraya.. iste iste işte bunu…

şaşkın

futur | 02 May 2002 23:22

Akıl gün geçtükçe daha anlamsız ve işlevie yöneliklik bir yana bir mikrodalda fırın gibi geliyor.

İhtiyacın olmadan düşünceler, karmaşıklaşan hayaller, üretilen yeni bir hiç daha; rüya görmeye başlamamla birlikte, hayatımın boktan bir hal alışı aynı günlere rastladı. Günler karanlıklaştı, geceler renklendi. Kabus bile gördüm sayesinde, evet, anlamak kolay geliyordu birçok şeyi, birçok şeyle geçmişimi birleştirmek; bir karıncayla bir tuğla arasında dahi bir takım bağlantılar mevcut hale gelmişti. Ne istediğimi bilemiyordum ama yinede….. Belkide en az bilendim..

Oynamak istiyordum ama asla kaybetmek istemiyordum. Karıncalar, bir buğday başağı, sulanan çimenlerin kokusu, kadın kokusu, esen yelin kokusu ile anılarını bana verişini düşünüyorum şu günlerde, halim iyi değil…. Ama delirmek yok kurgumda, gelecekte yalnızlık da yok, tüm bunları beni seven ve sevmeyenlere borçluyum.. Tüm anlaşılırlıkları ile anlaşılmaz kıldığım dünyada ölmek en güzeli…. ölmek zamanı gelince… hapsolmadığım ama yine de inşa ettiğim hücremden bakmıyorum bu dünyaya, onun kaidesinin tam yanındayım. İnsan en büyük sorum, ve cevabına en yakın olduğum soruymuş. Tüm yapılanlar çok açık geliyor, belki de belirlenimci; ama heyecanımı yitiremem belirlenim tuzağıyla…. Heyecansız bir deli olamaması, bana delirme ihtimalinin yüksek olduğunu hissettiriyor. Ne dediklerini düşünüyorum, ben yarattım bu kurguyu sorumlusu benim, kızamam yaptıklarına…. Ben yeniden anladım bu güzel dünyayı.. Bir daha yarattım hiç bir referans göstermeden. Kaynak: benim o kadar…. Sormayın nerden bildiğimi, şaşırmayın bildiklerime; bana şaşırmaktan daha kolay şaşmalısınız, hücre birlikteliğinize…..

REHA

futur | 27 April 2002 23:36

reha muhtar tartışmaların ve alayların hatta hor görülmelerin ardından kendini bana ciddiye aldırmayı başardı.. başlangıçta herhangi bir basit belkide aptal bir şovmen gibi çıktı karşımıza, sonra içten içe büyüyen bir kaygıyla gerçekten türkiyenin en çok izlenen adamı oldu.. aklınıza gelenlerin birçoğu kalasik saldırılar ve eleştiriler olacaktır. ama bence reha muhtarda bundan fazlası var. basit bir biçimde istenileni veriyor ya da şov politikası güdüyor demek yanlış. reha muhtar bundan biraz daha fazla birşey.. ne olduğunu biz psikoloji bölümünde tartıştık ve bu tartışmayı bir sosyal psikoloji profunun dersinde de yürütmeyi düşünüyoruz… sizce reha muhtar ne yapıyor.. fikirlerinize ihtiyacım var…

sizi uv gözlüklüler

futur | 23 April 2002 23:58

tüm yorumları ciddiye alınan kimseler size diyorum. tüm insanlık hakkında ileri geri konuşurken hep gözlükleriniz gözünüzde.. kremler cildinizde bir kere olsun o insanların güneşiyle yanmadınız. uykusuz yanık geceleriniz çocukluğunuzda kalmış.. tüm yaşamsal anılar en erken 5 yıl, yani çocukken ya da bir ergenken, en son insanların güneşinin sizi yaktığı yıllar bu olmalı.. ve vazgeçtiniz bu zamanlarda.. şimdi beyaz kıçınızla korkutulduğunuz yaşama ahkam kesiyorsunuz.. cildinizde bir çatlak olmadan bir güneş lekesi barınmadan pürüzsüzlüğünüzde… tüm görülenler filitreli. 14 inçlik dünyalarda.. dünyalar kurtuluyor..kuruluyor

kızıl

futur | 23 April 2002 23:15

KIZIL bir gün batımındaydı kızıl. alevde, korda kandaydı, şeytanın gözlerinde bir bakirenin son çığlığındaydı.

sigara paketinde, ölümde komünizmdeydi tehlikedeydi kızıl. korkuda, şehvetteydi,

hızlı, kızgın, utangaç ve kibirli, hedefteydi kızıl

nedir bu

futur | 18 April 2002 23:59

nedir bu savaşa harcanan emek,

ortada savaş olmak zorunda olduğunu anlamak için burayı

ziyaret etmek yeterli

ne için tüm bunlar…

hayır insanın savaşası yoksa bile bunlara sahipse savaşası tutar…

tutar di mi..(bilakis tutuyor)

engıland

futur | 12 April 2002 22:16

yaw bi dakka bakın, benim aklımı kurcalayan bi ülke var son zamanlarda..adı ingiltere bakın bu ülke beni içten içe rahatsız etmeye başladığı ilk zamanlarda sorduğum soru şuydu -ingiltere ne üretir? ne üretir biliyormusunuz bir hiç, koca bir hiç… Bana kuzey denizindeki petrol platformlarından bahsetmeyin skın ha.. ya da bir avuç maden kömüründen veya rolls royce (bilmiyom nasıl yazıldığını)dan bahsetmeyin. son zamanlarda rover marka bir arabayla biraz göze girdiler… düşündüm benim ingiliz malı olan neyim var diye. aradım ve dedemden kalma pikabımdan başka bir şey yok. daha başka bir açıdan bakınca bir şey daha farkettim. İngilizlerin usülleri ile yapılan bir sürü mal vardı (earl grey tea mesela) ama bu mallar asla ingilterede yetişmiyordu (halılar, dokumalar vs. de böyle). 80 milyon nüfus küçük bir ada ve Türkiye’nin onlarca katı büyüklükte koloniler, sömürgeler vs.ler… Dünyanın korkunç devi ABD’yi düşündüm. Evet o bir dev. O yönetiyor, hem de acımasızca. Ama bize ve dünyaya bir ekstra olarak bakıyor. Yani kendine yetebilecek üretim süreçlerine, madenlere ve iş gücüne sahip. Ona bu yüzden hem coğrafi, hem yeraltı zenginliği hem de insani gücü açısından İngiltereden fazla kızamıyorum. İngiltere; O dünyanın yegane kraliyeti ve kralını seven insanlar memleketi. Üretmeyen tüm Avrupaya sanki onlardan kat kat üstünmüş gibi yavşak politik tavırlarla üstten bakan soğuk yüzlü, kibirli insanlar memleketi. Seni sevmiyorum ingiltere. O kibirini, üretimsizliğini, koloni olan her yerde uyguladığın soldan kapanan pasoları, soldan işleyen trafiği (bir ülke koloni olmaktan kurtulsa bile asla verilmiş olan ingiliz alışkanlıklaırndan kurtulamaz ve bu da kültürel koloniciliğin en büyük ve en ingiliz olan yanıdır.) Bu yazı çok bilimsel olmasa da bir nefreti yani duygusal bir durumu dile getiriyor. Oh be rahatladım..

DENEK

futur | 11 April 2002 22:45

yaw beynimi yİCEM .. deney uyguluyorum bölümde lisans tezi için… yaw beynimi yİCEM .. deney uyguluyorum bölümde lisans tezi için… resimler renkler kağıtlar ve kalemler. dünyayı yakmak istiyorum.. kafamı duvara vurmak. herşeyi bırakıp kaçmak istiyorum. kepazelik şu modern yaşam yaaa.. geçen gün bir okula takıldı gözlerim otobüste giderken.. aklıma geldi birden.. şifre gibi– modernliğin kepazeliği.. okula ve öörencilerine baktım.. baktım.. baktım. sonra okulun niye orda olduunu düşündüm… öörenciler için dedim… ve öörencilerin yeni okullar yapacağını ve okulların yeniden öğrenci yetiştireceğini düşündüm… ne kadar kısır.. delirdim

geçmişini

futur | 09 April 2002 22:20

dizgisel süreçler sonucu, oluşan kimlik ile; geçmişin muhafazakarlığında, geleceği kurgulamak. geçmişin ve geçmiştekilerin yoğun determinizmi ile kavrulan gün >>> ile gelecek olan gün gelecektir…. yeni geleceklere yönelirken, yönelimin kaynağı geçmiştir.

geçmiş, geçmiştir, AMA belirler, diretir,delirtir, baskılarBASTIRIR…

an anı

futur | 09 April 2002 22:11

anda olmak lazım geçmişin özlemi ya da geleceğin hayaliyle geçer anlarda yaşam ne kadar ANidir

AN’ın kurgusallığında oluşan gelecek VE AN’ı oluşturan geçmiş bizi bu andan alıkoyuyor peki nasıl oluşuyor? gelecek… ANsızız biz, geleceğe nişan almış, geçmişe demir atmış, RUHlarız