Tuhaf bir varlığım diye düşünürüm çoğu zaman. Ne hissettiğimi düşünüyor sonra ne hissetmem gerektiği konusunda sorular yöneltiyorum kendime… Tuhaf bir varlığım diye düşünürüm çoğu zaman. Ne hissettiğimi düşünüyor sonra ne hissetmem gerektiği konusunda sorular yöneltiyorum kendime… Bir iç sıkıntısı var gibi. Hani belli bir neden yoktur ve “alt kuru-keyif yerinde” tadında olsa da hayat bir boşluk mu vardır nedir? Bazıları “burjuva hastalığı” da der buna. Hani herşey iyi gittiği halde mükemmellektikten sıkılıp kendi kendine yapay sorunlar üretme ve bunların arasında kısa süreli olarak kaybolma sendromu. (Var mı hakikaten böyle bir sendrom yoksa biri atmış mı anüsünden?) Durumumu tanımlayan şey pek de bu değil aslında. Mükemmel bir ortamım yok. Olması gibi bir hayalim de yok. Bir insanın her daim mutlu ve huzurlu olabileceğine de inanmıyorum. Böyle birşeyin olması olasılığını da kınıyorum esefle. Hayat zor, yollar uzun ve dikenli. Herkes gibi benim de problemlerim var ama genel bir izlenim vermem gerekirse çok da acınacak durumda değilim problemler ve problemlilik açısından. Anlatmaya çalışmak yersiz belki. Belki beceremiycem de şu an tam olarak anlatmayı. Hani bir umut. Eskaza biri okur da yaw takma der. “şöyle ve böyle” bi de “böyle” der. Evet sevgiye ve şefkate muhtacım şu an görüldüğü üzere. Gösterelim sevgi ve şefkat diyorsanız anlatmam lazım değil mi derdimi? Maalesef ben de bilmiyorum ne olduğunu. Dolayısıyla kimse eğilemeyecek üstüme anne şefkatiyle. Buldum annemin yanına bi gidiyim, olayın orjinali orada. Ya yürü beee vıdı vıdı ne diyosun ya…