Sigarayla birlikte, betimlemelerden oluşan bir kitap okuyordum. Bazı paragraflarda el radyosundan gelen sesin cızırdaması, annemin içeriden babama seslenmesi gibi etmenler dikkatimi dağıtıyor, yazıyı anlamama engel oluyordu. Zaten bana pek de birşey ifade etmeyen o paragrafları bu sefer tekrarlayarak okumak zorunda kalıyordum. O kitabı okumakta zorluk çekmemdeki sebep, aslında ne müzik, ne de ailemdi. Aslına bakarsak benim kitap okumamamın getirdiği içler acısı bir durumdu yalnızca. Ertesi gün 2. kez buluşacağım çıktığım yeni hatunla dahi, ne konuşacağımı bilemiyordum. Bu yüzden telaşa ve korkuya kapılırken, kızın; “bahsettiğin kitabın yazarı kimdi?” sorusuna cevap verememenin utancından, o kitabın yazarını annemin kütüphanesinde araştırdım. Uzun lafın kısası, battığımı anlayıp çırpınırken benim için biraz geç olmuştu.Küçüklüğümden beri evimize pazar sabahları kahvaltıya veya akşam yemeklerine birtakım yazar sıfatlı kişiler gelir ve ben birsüre ortalıkta gezinir “okul nasıl evlat?” muhabbetlerinden kurtulur kurtulmaz olay mahalinden hızla kaçar, ya bilgisayarla ilgilenmeye ya da dışardaki arkadaşlarla buluşmaya giderdim. Benim için o çok önemli olan geyik muhabbetlerine, internet yazışmalarına, bilgisayarla zaman geçirmeye o kadar kaptırmıştım ki, kitap okumak bunca önemli işin arasında ne kadar da gereksizdi. Hele ki, okuduğum liseye önceden çağırılıp, okumasını becerebilenleri kendine hayran bırakmış, okuduğum üniversitede edebiyat hocalığı yaparken her dersine rutin mevcudu ikiye katlayacak kadar öğrenci toplayan bir adama karşı düşündüğüm tek şey, onun bir misafir olduğundan öteye gitmemişti.Bilgisayar, televizyon ve içinde yaşadığım metropol yüzünden ilgilendiğim boş aktiviteler ve bu türden insanı yalnızlığa iten sebepler yüzünden hızla bir ota dönüşüyordum. Nitekim bu durumu değiştirmeye ne aklım ne de gücüm yetebiliyordu. Arkadaşlarımla olan diyaloğum da her geçen gün bunu pekiştiriyordu. Hatta bizim arkadaş olmadaki ortak yönümüz de belki buydu. Cahil olmanın sonucu uyuşturucuyla da tanıştım. Ailem pek alkol almadığım için rahattı. Ama onların asıl gerçekten haberleri yoktu, çünkü artık alkol bana dokunuyordu. bir ot olarak ben, onlarla da anlaşamıyordum. Onlarla kuramadığım ilişkim günden güne yok oluyordu. Bu durumu farkederek beni önce bir doktora, daha sonra da ağır yeşil reçete ilaçlarını almam için eczaneye gönderdiler. O ilaçları almamla birlikte resmen ayakta ölümü tatmış oldum. Sorulan sorulara ters cevaplar vermemem sayesinde ailem, tabiki ilaçların etkisini sevmişti. Artık ne uyuşturucu, ne kız arkadaş, ne herhangi bir başarı olmaksızın, televizyon önünde, sokaklarda, kafelerde boş boş durmaktan acıklı bir şekilde sıkılmamış, hayattaki zamanımı bu şekilde harcamaya başlamıştım bile.Birgün, evde otururken şans eseri elektrik kesintisi oldu ve ben yapacak birşey bulamıyordum. Cep telefonumun şarjı bitmiş, şarj dahi edemiyordum. Derken annem bana bir kitap al ve oyalan dedi. Ben de ilaç kafasıyla anneme itaat ederek onun odasından bir kitap seçtim. Sıkıcı gibi görünse de, sıkılsam da okumalıydım. Ansiklopedi bile okumalıydım, çünkü geç kalmıştım. Bir sigara yaktım ve okumaya başladım…