bildirgec.org

zindan hakkında tüm yazılar

MuM & KıNa…tercihimiz

koza 68 | 03 May 2007 17:27

Şu sorunun yanıtını bileniniz var mı? “ Türkiye’de halkın karakteri mi kurumları etkiliyor, yoksa kurumların karakteri mi halkı etkiliyor…?”
Yanıtı ne olursa olsun , sonuç yumurta-tavuk hikayesine varacaktır…
Türk halkı uzlaşmazdır, uzlaşmayı sevmez…Organize olamaz ya da olmayı sevmez…
Yolunda giden bir şeyler varsa huylanır, ardında mutlaka bir “şer” arar…!
İhtilalcileri avuçları patlayıncaya kadar alkışlar, sonrada zindanlardaki çocuklarına ağlar…!
Türk milleti,çabuk unutur,altının oyulmasından keyif alır…
Yaşadıklarımız,geçmişin bir kopyası sanki…
Geçmişte, C.Başkanı seçemedik diye, militarist bir gölgenin karanlığına hapsolmuştuk…Hala onların yaptığı anayasa yüzünden yolumuzu bulamıyoruz…!
Bu gün ramak kaldı…Belki de ucuz atlattık…!
Tayyip bey hırtlara aldırma dedik, aldırmadı….Göreceksiniz ilk genel seçimde, oyların %30-40 cebinde..!
“Demokrasi mağduru” rolünü oynayacak ve sandıktan birinci parti çıkacak…Buyrun cenaze namazına…!
Başladığımız yere geri mi döneceğiz…?
Muhtıra verilmeseydi ,anayasa mahkemesi “malum” kararını vermeseydi ne olurdu?
MGK toplantılarında şikayetler dile getirilirdi…izlenirdi, suçun tespiti halinde anayasal
kuruluşlar devreye sokularak AKP’nin kapatılması yoluna bile gidilebilirdi…Fırsat kaçtı…
Hırtlar demokrasisi ne yaptı?
Nerde hareket orda bereket politikasını pek sevdiğinden olacak, ortalığı içinden çıkılamaz bir belirsizliğe götürdü…Geçmiş ola !
Şimdi ekonomik kaygılar var…Olacak elbette, hırtlar alıştılar bir gecede Türk milletinin cebindeki parayı çalmaya…Gün onların günü mübarek olsun…!
Biz bu endişeleri dile getirirken, yurt dışından cümle kurmaya çalışan bir sürü yarım akıllı batı imitasyonu yazar Atatürk,çanakkale edebiyatı yapıp, TSK’NIN AMBLEMİNİ gözümüze sokmaya çalıştı, kimi de bizi küçük parmağıyla becereceğini yazdı…!
Yalnız benden, “sorun ne arkadaş? “ diye yanıt bekleyen bir beyefendiye şunu söylemeden geçemem; Sorun şu dostum,”bu sefer ucuz atlattık zararı az oldu ama bazen gerekir” gibilerinden bir düşünce içinde olacaksın, sonra da kalkıp “ben darbe yanlısı falan değilim” diyeceksin…
Yav, azıcık ucundan dokundurtmaktan bişeycikler olmaz diyen bir bakış açısı nasıl demokrat olur biri bana anlatsın…!
Neyse, burada ortaya çıkan acı gerçek ; Devletin çıkarları ile halkın çıkarları çatışma halindedir. Ve bu çatışmadan ne yazık ki halkımız zararlı çıkmaktadır…
Geleceğimiz noktayı hep birlikte göreceğiz…

Belki mum belki kına yakacağız…
Bekleyip görelim ya g…tümüz yanacak ya yüzümüz aydınlanacak…!

İnsanın Kendi Zindanı

webci | 20 August 2006 16:10

Yüzyıllardır biz Sünniler, Aleviler, Kürtler, Türkler, sekülerler, dindarlar, başörtülü ve başı açık kadınlar ve başka başka farklılıkları olan insanlar belli bir uzlaşma, hoşgörü ve saygı zemininde bir arada yaşadık ve bundan sonra da yaşamaya devam edeceğiz. Bunu kimse engelleyemez. Farklılıklardan çatışma üretmek için elinden geleni yapan çevreler aslında çok çok azınlıktalar, fakat sesleri hepimizin sesini boğuyor. Seslerimizi birleştirerek çatışmacı zihniyetlerin yolunu kapatabilir miyiz. Zor ama imkansız değil. Mümkün ama çok emek çok enerji istiyor.
Böyle renkli ve zengin bir toplumun bir arada yaşamasını sağlayan zemin toplumsal uzlaşmadır. Toplumsal uzlaşma anayasa metinlerinde somut olarak kendini gösterir. T.C. Anayasaları 1924’denberi renksiz, tek tip, homojen ve sessiz bir ulus yaratmayı, farklılıkları yok etmeyi hedefleyerek, hayatı, insanları, renkleri ve inançları görmezden gelerek yazıldı. Cumhuriyet bütün eğilimlerin ortak iradesiyle, emek ve fedakarlıklarla kuruldu ama özgür bir toplum oluşturmak yerine, sermaye ve bürokrasinin birlikte oluşturduğu otoriter bir yapıya dönüştü. Sessizlik dönemi, başkasının acısına duyarsızlık dönemi sona ermek zorunda. Birbirimizin hak ve özgürlüklerinin takipçisi olmak zorundayız.
Bu baskıcı sistemin işlemesi için bu güne kadar sola karşı muhafazakar halkı, dindarlara karşı modernleştirici sol eliti, Kürtlere karşı Türklüğü kullanan egemenlere teslim olmamalı ve artık birbirimize karşı konuşlanmaya, her koşulda karlı çıkan çıkar çetelerini güçlendirmeye son vermeliyiz.
Küresel emperyalist sistem ile yerli baskıcı rejimler de birbirlerini besleyip destekliyor ve biri diğerini üretiyor. Bir arada yaşama gücümüz ve irademiz işgallere ve küresel kötülüğe de karşı duruştur. Dünyayı saygı ve uzlaşmayla paylaşmanın, erdemli insanların küreselleşmesinin bir parçasıyız bizler.
Maalesef toplumsal eğilimler ve talepler arasında dengeler kurarak, farklılıklara azami saygıyı göstererek yaşama azmi Avrupa’da da giderek zayıflıyor. Bu noktada Türkiye’de yeni bir dil ve vizyon üretmemiz, kendimizi ötekinin hakikatine açma çabalarımız çevrede de çok hayırlı açılımlara yol açabilir.