Bir yok oluş seremonisi içinde seyir halinde deneyimler ve tüm deneyimsizliklerimiz içinde soluk alıp verirken, sanki yokmuş gibi duyumsarız bazen.

Akıl süzgecimizden geçirmeye yetemeyen düşler kurarız gün doğumundan az önce. Zamanlarımız vardır, yalnız kendimize sakladığımız; bir o kadar hüzün kokulu bir gül yaprağıdır dudaklarımız bazen. Bazen kokunu duymadan nasıl geçer zaman, bilemem.

Ben miyim bu anıyı saklayan torbalara koyup, geçmişten ve gelecekten saklayan? Ben miyim seni ıssız karanlıklara vermeyen gün boyu? Ben miyim seni kendimden dahi sakınan kadın?