onu nasıl mı tanıdım?
o, buldu beni. webcam marifetiyle millet bilumum organlarını göstererek sanal seksin âlâsını ifa ederken el yordamıyla, bizim zamanımızda bıyıkları yeni terleyenler ile âdet döneminin kanlı patikalarında ürkek adımlarla gezen kızlara yönelik “gençlik” dergileri vardı.
tabii, bunların olmazsa olmazı olan “mektup arkadaşı” köşesi…

kompozisyon dersinde on üzerinden en yüksek not olan beşi alan biri olduğum için de mektup yazarken zorlanmazdım.
severdim yazmayı. “toplumcu” çizgide şiirler yazmaya çalışırdım. engels, marks okuyor, clara zetkin’in ateşli nutukları içimi kavuruyordu. bir de rosa lüksemburg…