Küçük bir kızken ablamın saçlarını ve kıyafetlerini çölün suya afinitesi gibi arzular, büyüyüp onlara sahip olabilmek için sürekli dua ederdim. Allah’tan dualarımın kabul edilmesi ve takiben büyümem o yıllara denk gelmedi.

Hemen her kadının saçlarının 2,5 numara örgü şişiyle örülmüş koyun postu gibi göründüğü, permalı saçların kral olduğu yıllardan bahsediyorum. Perma meme yahut rahim gibi bir şeydi o yıllarda. Kadını kadın yapan özelliklerin duayeniydi. Uzun ve kısa saça uygulanabilir, uzun saçta nispeten travma geçirmeden bakılabilirken kısa saçta şimdiki zaman ekiyle alacakaranlık kuşağından hallice idi. Saçlarınız uzunsa seçenekler çoğalır, permalı saça perçem kestirilip bu bölüm dolma tabir edilen şekilde kafanın tepesinde bombe yapılabilirdi. Saçlar serbest bırakılabilir ya da isteğe göre kafa derisi santimetrekare başına normalin on misli gerginliğe ulaşıncaya dek arkadan toplanabilirdi. Saçlar toplanırken şimdilerde pek olmayan kelebek tokalar kullanılırdı. Yine serbest bırakılan saça patenti Serpil Çakmaklı’ya ait bol renkli hatta parıltılı bantlar uygulanabilirdi. Bu bantlar zaman içinde haddini aşan bir işlevsellikle Türk sinema tarihinde ” masum genç kızı kötü yola düşürmek” konulu sahnelerin vazgeçilmezi oldu. An olmamıştır ki bir Nuri Alço bir Eray Özbal bu bantların cazibesine kapılıp çılgın arzularla yanıp kavrulmasın. Permalı kısa saç ise gerçekten şimdi burada hatırlamak bile istemeyeceğim kadar kötü bir akımdı.