-Yupiiiiiiiiiiiiiiiii
Bu neşeli haykırış Manhattan’ın göbeğindeki tüm gökdelenlerde yankılandı… E, boru mu bu? New York’ta çanta kaybetmek ne demek? Felaket, hatta felaketin de ötesi demek. Pasaport, kimlikler, kredi kartları, biraz nakit para… Komik ama, uğur getirsin diye çantaya konulmuş bir at kestanesi ve palamut…
-Peki çanta nasıl bulundu?
-Anlatayım… Yaramaz çanta, küçük, omuza asılan uzun saplı ve gayet sıradan görünümlüydü. Mağazanın birinde bir ceket denemiş ve bırakmıştım. Ceketi denerken çantamı da askıdaki başka bir ceketin üstüne aksesuar gibi asmışım. Aynı anda da çantayı unutup çıkmışım mağazadan (dalgınlığım bilinir, ayrıca elde şemsiye, başka bir alış veriş çantası vs. var) Neyse işte Central Parktan telaş içinde ayrılıp, filmi geriye sararak daha önce uğradığımız her yere tekrar girip baktık, yok, yok, yok, evet artık çantadan ümidi kesmişken bingo… Tam karşıda bir ceket ve omzunda asılı çanta, benim çantam… Olayı duyanlar, “çanta cekete aksesuar gibi asıldığı için dikkati çekmemiş ve çalınmamış, New York’ta bu bir mucizedir” dediler…
-Eee sonra?
-Mutlu mu mutlu bir öğlen yemeği yedik önce, hatta şampanya bile içtik. Sonra planımızın diğer maddelerini uygulamaya koyduk…