bildirgec.org

thriller hakkında tüm yazılar

Fast and Furious 4 (2009)

oceangray | 28 August 2008 16:00

Fast and Furious 4. Filmle karşımızda.. Bir önceki filmde The Fast and the Furious: Tokyo Drift alıştığımız ekibin olmayışı hayal kırıklığı yaratmış olsa da filmin sonunda Vin Diesel‘in (Dominic Toretto) ortaya çıkışı bir sonraki film için sabırsızlanmamızı sağladı.. Filmde Vin Diesel, Paul Walker ve Michelle Rodriguez başrolleri paylaşıyor.. 2009’da gösterime girmesi beklenen filmin fragmanı da hazır.. Şuradan izleyebilirsiniz..

Ölüm Yarışı – Death Race (2008)

oceangray | 28 August 2008 14:05

Jason Statham transporter serisinden sonra gene bir sürücü olarak karşımızda.. Aslında rol aldığı çoğu filmde araçlarla iç içe.. İtalyan işi filminde de şoför koltuğunda gördük Crank‘ta da… Imdb’de biografisinde iyi bir dalgıç olduğundan bahsediliyor sanırım, bunu yanı sıra iyi bir de sürücü.. Gelelim Death Race filmine… imdb’de 1975 yapımı bir başka filmde yer alıyor.. Sylvester Stallone’nin baş rollerini oynadığı bu filmi uzun zaman önce izlemiştim.. Hatırladığım kadarıyla film modifiyeli araçların birbirlerini ve diğer insanları yok ettiği yasal bir yarışmayı anlatıyordu.. Death Race 2008 ise bir hapishanede geçiyor ve hapishane yöneticilerinin para kazanmak için düzenlediği ölesiye bir yarışı anlatıyor.. Ülkemizde 17 Ekim 2008’de gösterime girecek filmin fragmanına buradanulaşabilirsiniz..

Eşkıya

Nosy | 23 August 2008 11:55

Eşkıya 1996 yapımı bir Türk filmidir. Yönetmenliğini Yavuz Turgul yapmıştır. Başrollerinde ise Şener Şen ve Uğur Yücel oynamakta. Filmin konusu ise şöyle: Türkiye’nin doğusunda bir hapishanede 35 yıl hapis cezasını çektikten sonra Baran (Şener Şen), köyüne döner. Fakat köyü artık baraj suları altında kalmıştır. Baran geçmişinin izini sürerken, en yakın arkadaşının ihaneti yüzünden hapis yattığını öğrenir. Bu kişi aynı zamanda Baran’ın çocukluk aşkı olan Keje’yi de İstanbul’a kaçırmıştır. Baran bu olay üzerine hiç bilmediği İstanbul’a doğru yola çıkar. Yolculuğu sırasında, trende Cumali (Uğur Yücel) ile tanışır. Cumali ise beyoğlunun arka sokaklarında büyümüş,pavyon, kumarhane, uyuşturucu ortamı içinde yaşayan, mafyanın bir üyesi olmaya çalışan biridir .

Secret Window

queennothing | 19 August 2008 16:22

2004 yılı sinema dünyası için oldukça hareketliydi. 2008 sonuna doğru 5.si beklenen “Saw” serisinin ilk filmi, Adrien Brody’nin en iyi performanslarından birini sergilediği “The Village”, hafızalara kazınan film “Eternal Sunshine Of The Spotless Mind”, efsanevi Truva Atı’nı anlatan “Troy”, Tarantino’nun iki parçaya ayırdığı için pişman olduğu “Kill Bill” filminin ikinci parçası “Kill Bill: Vol.2” ve daha yüzlerce film.

Dünyaca ünlü yazar Stephen King de, bugüne kadar yazdığı onlarca romanla, edebiyat dünyasında olduğu kadar sinema dünyasında da efsanevi bir isim oldu. 4 dalda Oscar adayı olan “The Green Mile”, “Hearts in Atlantis”, “Salem’s Lot”, “1408”, “The Shawshank Redemption”, “Dolores Claiborne” gibi onlarca kitabı / hikayesi başarılı yönetmenler tarafından sinemaya uyarlandı.

2004 yılında da Stephen King kitapları, sinema dünyasına çok değerli filmler kazandırdı.

Four Past Midnight” adlı kitabından çok özel bir hikaye “Secret Window, Secret Garden”, yönetmen David Koepp tarafından sinemaya aktarıldı. “The Secret Window” adıyla sinema dünyasına kazandırılan bu hikaye, David Koepp’in Stephen King ile ilk buluşması oldu.

The Dark Knight

menese | 01 August 2008 17:52

Christopher Nolan, Batman Başlıyor (Batman Begins)’ dan sonra ikinci Batman filmi Kara Şövalye (The Dark Knight) ile karşımızda..
Bruce Wayne/Batman rolünde Christian Bale, ona babası kadar yakın olan, sadık kâhya Alfred rolünde Michael Caine, ileri teknolojik ürünler mucidi Lucius Fox rolünde Morgan Freeman ve Teğmen Jim Gordon rolünde Gary Oldman ilk filmdeki kadrodan bu filme aynen taşınmışlar..
Batman’ ın baş düşmanı Joker rolünde Heath Ledger, Bölge Savcısı Harvey Dent/İki Yüzlü rolünde Aaron Eckhart, Batman’ ın müzmin sevgilisi Rachel Dawes’ da da Maggie Gyllenhaal bu filmde kadroya katılan başlıca önemli oyuncular..

Batman’ in, Polis Teğmeni James Gordon ve yeni Bölge Savcısı Harvey Dent’ e yardımcı olmasıyla, Gotham City’ deki kanunsuzlukların üzerine sıkı bi şekilde gidilmiş, asayişin berkemal olması yolunda önemli bir yol alınmıştır..

“Giallo” 2009’da korkutacak

queennothing | 14 July 2008 12:11

Suç ve korku hikayelerinin, akla zarar fanteziler ve erotizmle buluştuğu sarı karton kapakla basılan İtalyanca kitaplar, “Giallo” adını alarak özgün bir çizgi yarattı. (“Giallo”, İtalyanca ‘sarı’ demek) Mario Bava, Lucio Fulci

ve Aldo Lado gibi isimler, Giallo tarzının yaratıcılarıydı.
Dario Argento da bu tarzın ‘babası’ sayılır. “Suspiria”, “Tenebre”, “Opera”, “Profondo Rosso” gibi filmlerle İtalyan korku filmlerinin en ünlü yönetmenlerinden biri olan Argento, yeni korku / gerilim filmi “Giallo” için kolları sıvadı. 2008 Mayıs ayında İtalya’nın Torino kentinde çekimlerine başlanan film, İngilizce çekilecek.
Adrien Brody ve Emmanuelle

Seigner’in başrollerini paylaştığı filmde Elsa Pataky, Robert Miano, Byron Deidra, Lorenzo Pedrotti ve Silvia Spross gibi isimler de rol alıyor.

Görüntüleri internet ortamına ulaşan filmin konusu şöyle;

Polis, kadınları kaçırıp öldüren seri katilin peşindedir. Araştırınca görülecektir ki, katil sadece ‘güzel kadınları’ öldürüyor.
Başına geleceklerden habersiz, her yıl düzenlenen ‘moda haftası’ için Milano’ya gelen topmodel Celine de kaçırılır. Kızkardeşini aynı seri katilin kaçırdığını düşünen Linda, bir dedektifle anlaşarak kızkardeşini kurtarmak için harekete geçer.

Ebola Syndrome

emrextreme | 08 July 2008 16:15

Ebola Syndrome

Yönetmen: Herman Yau
Oyuncular: Anthony Wong Chau-Sang, Yeung Ming Wan, Fui-On Shing, Wong Tsui-ling, Miu-Ying Chan, Meng Lo

Özet:
Kai, Çin’de patronu ve patronun karısını öldürür ve Güney Afrika’ya kaçar. Burada bir Çin lokantasında çalışmaya başlar. Sapık ruhlu bir kişiliğe sahip olduğu için Zulu kabilesinden bir kıza tecavüz eder. Tam da bu sırada Güney Afrika’da ebola virüsü salgını başlamıştır fakat Kai bu virüse karşı doğuştan bağışıklığa sahiptir ve sadece taşıyıcı konumundadır. Tek bir tecavüzle yetinmeyen Kai yeni patronunun karısını da tecavüz eder ve patronuyla birlikte ikisini de öldürür. Bunca etin ziyan olmasına dayanamayıp mezara götürmez ve parçalara ayırıp yemek olarak servis yapar. Lakin ebola virüsü bu etlere bulaşmıştır. Polis burada da peşine düşünce Hong Kong’a geri dönerek virüsü yaymaya devam eder.
*

Requiem For A Dream (eleştiri)

binyatisa | 01 July 2008 10:04

Requiem for a dream
Requiem for a dream

Requiem for a dream(Bir Rüya İçin Ağıt), 2000 ABD yapımı bağımsız bir film. Filmin temelini Hubert Selby’nin bir romanı oluşturuyor, sinemaya uyarlanması ise Darren Aronofsky tarafından gerçekleştirilmiş.

Sara Goldfarb
Sara Goldfarb

Filmin çok temiz bir hikayesi vardır, bağımlılıkların insan üzerindeki etkilerinden bahseder. Mesajının bu kadar açık ve net olması ve bunu insanın gözüne gözüne sokması bir çok defa eleştiriye maruz olsa da özellikle uyuşturucu bağımlılığı üzerine çekilmiş en iyi filmlerden biridir. Bağımlılık konusu iki kanaldan incelenir: Sara Goldfarb karakteri, yaşlılığının ve yalnızlığının sonucu olarak televizyona ve televizyon yayınlarına bağlanmıştır. Bağımlılık televizyonda yayımlanan bir yarışmaya katılma amacına dönüşür ve karakter bunu bir saplantı haline getirir. Bunun içinse çok beğendiği bir elbisesini giyemeli ve yarışmaya girmelidir. Bu yüzden çeşitli çareler arar ve çözümü ilaçlarda bulur. Bu zihninde bir takım kaymalara sebep olur ve kendisini televizyonun içerisinde görmeye başlar.

Marion ve Harry
Marion ve Harry

Diğer bir hikaye de Sara’nın oğlu Harry(Jared Leto) ve onun kız arkadaşı Marion (Jennifer Connelly) çevresinde geçer. İki genç de uyuşturucu bağımlısıdır ve sokakta uyuşturucu satışının yavaşlaması ile sıkıntıya düşerler. Harry bir arkadaşını yanına alarak uyuşturucu aramak için başka bir şehre gider, Marion ise uyuşturucu alabilmek için cinsel ilişki karşılığı uyuşturucu veren bir adamı ziyarete karar verir. Bu süreç yaşanırken filmde bu iki gencin hayatlarının dibinde oldukları sahneleri görürüz. Filmin can alıcı sahneleri başlamıştır.

Film üç parçadır, herşeyin biraz daha düzgün olduğu “Yaz – Summer”, düşüşün başladığı “Fall – Sonbahar” ve “Kış – Winter”. Kış bölümünde Marion, kendisini bir partiye davet eden uyuşturucu dağıtıcısının teklifine kendini kaptırır, Harry bir sağlık kuruluşundadır ve annesi de hastaneye kaldırılmaktadır. Requiem for a Dream’i hayatınız boyunca unutulmayacak bir film yapan ise bu son sahnelerdir.

The House on Turk Street / No Good Deed

queennothing | 30 June 2008 17:50

Dashiel Hammett, 1894 yılında ABD’de (St. Mary’s County) dünyaya geldi. Polisiye tarzı kitaplar yazan Hammett’in hayatı boyunca yaptığı en verimli iş ‘dedektiflik’ oldu. Çünkü dedektiflik yaparken edindiği deneyimleri yazmasaydı ne 9 başarılı kitabı yazabilirdi; ne de her yıl başarılı bulunan polisiye yazarlarına “Hammett Ödülü” verilirdi.
2002 yılında Hammett’in “The House on Turk Street” adlı romanı New Yorklu yönetmen Bob Rafelson sayesinde sinemaya uyarlandı. Birebir uyarlamaktan ziyade Christopher Canaan ve Steve Barancik’in üzerinde yaptığı birkaç küçük değişimle ilk defa, Rusya’da her yıl düzenlenen Moscow Film Festivali’nde gösterilen film, Türkiye’de de büyük ilgi gördü. İlgi görmesinin nedenlerinden biri elbette ki filmin adı.

Türk siyasetiyle, kültürüyle; hatta Türkiye’yle uzaktan yakından alakası olmayan filmde “Türk” teriminin geçmesinin tek nedeni, ‘olayın geçtiği caddenin adı olması’.

Polis dedektifi Jack Friar, hırsızlık biriminde görev yapmaktadır. En büyük aşkı müziktir; çellosuyla müzik festivaline hazırlanmaktadır. Bir akşam, komşusunun ricası üzerine henüz reşit olmamış bir kızı aramaya koyulur ve yolu Türk Caddesi’ne düşer.

The Fly

mesnetsiz | 25 June 2008 13:52

Başrollerini Jeff Goldblum (Seth Brundle) ile Geena Davis‘in (Veronica Quaife) paylaştıkları David Cronenberg‘in bu yeniden yapım filminde ilginç bir bilim insanının ışınlanma makinesi icat etmesi neticesinde başına gelenler anlatılıyor. Seth Brundle kendi halinde yaşayan ve evinde ışınlanma makinesi çalışmaları yapan bir bilim insanıdır. Bir gün önemli bilim dergilerinin temsilcilerinin de yer aldığı bir davete katılır. Burada Veronica’yla tanışır ve onunla ilginç sırrını paylaşır. Seth bir ışınlanma makinesi icat etmiştir ve bu icattan henüz hiç kimsenin haberi yoktur. Böylece hem Veronica’yla Seth arasındaki etkileşim hem de bu icadın neden olduğu olaylar zinciri başlamış olur. Seth Veronica’nın gözü önünde bir nesneyi bir telepod makinesinden diğerine başarıyla gönderir. Peki ya eğer bir canlıyla bu denenirse sonuç ne olacaktır? Tıpkı Einsteingibi tek tür elbise giyen, kolay kolay evinden çıkmayan dahi bilim insanının gözüne uyku girmez ve bu sorunu düşünüp durur. Sorununa bir çözüm bulmak için önce bir et parçasını ışınlamaya karar verir. Işınlanma başarıyla tamamlanmıştır, ancak bu et parçası pişirilip yendiğinde normal bir etle aynı lezzete sahip olmadığı görülür. Şimdi sıra yalnızca kendisine verileni alan makineye etin lezzetini öğretmeye gelmiştir. Aslında filmin ilginçliği de bundan sonra başlar. Film bir anlamda etin şiirine dönüşür.

Tam bu sırada aşk Brundle’ın kapısını çalar. Veronica eski erkek arkadaşının (John Getz) bu çalışmayı izinsiz yayınlayacağı şeklindeki tehdidi karşısında konuşmak için Brundle’ın yanından ayrılıp yayıncı ve patronu olan eski erkek arkadaşının yanına gider. Veronica gece boyunca Brundle’ın yanına dönmez. Brundle Veronica’nın yanına gittiği adamın eski erkek arkadaşı olduğunu anlar ve kıskançlık krizine girer, sarhoş olur ve henüz kusursuz çalışıp çalışmadığını bilmediği ışınlama cihazına kendisi girer ve ışınlamayı gerçekleştirir. Bir süre sonra kendisini çok sağlıklı hissetmeye başlar. Veronica döner ve Brundle hayatının en güzel günlerini yaşadığını, ışınlanmanın bedendeki toksinleri atıp vücudu arındırdığını düşünür, oysa gerçek farklıdır. Işınlanmadan önce sırtına batan bir işlemci sırtında ufak delikler açmış ve bu deliklerden tuhaf kıllar çıkmaya başlamıştır. Veronica bu kıllardan aldığı örneği incelettiğinde Brundle’ın bir böceğe dönüşmeye başladığını anlar. Brundle sarhoşken ve kıskançlık krizindeyken ışınlanma cihazına girmiş olan sineği farketmemiştir. Cihaz yalnızca bir tek varlığı ışınlamak üzere tasarlanmış olduğundan bu iki farklı organizmayı tek bir genetik şifre olarak algılar. Bu şekilde Seth Brundle Brundlefly’a dönüşmeye başlar.