bildirgec.org

stephen dillane hakkında tüm yazılar

Yeryüzündeki Son Aşk; Perfect Sense (2011)

queennothing | 06 October 2011 10:30

İngiliz yönetmen David Mackenzie tarafından çekilen sinema filmi “Perfect Tense” (Yeryüzündeki Son Aşk), 2011 senesinde çekildi. Senaryosu Kim Fupz Aakeson tarafından yazılan filmde Altın Küre adaylığı bulunan İngiliz aktör Ewan McGregor, Fransa doğumlu aktris Eva Green, Connie Nielsen, Ewen Bremner, Stephen Dillane, James Watson ve Alastair Mackenzie gibi isimler rol alıyor. Usta bir aşçı olan Michael ile doktor Susan’ın aşklarını konu edinen film, klasik bir romantik drama gibi görünse de yönetmeni Mackenzie sebebiyle umut vaat ediyor.

The Hours (2002)

queennothing | 15 September 2009 11:28

Nicole Kidman, Julianne Moore, Meryl Streep, Ed Harris, Stephen Dillane, Miranda Richardson, George Loftus, Jeff Daniels, Claire Danes gibi başarılı isimlerin rol aldığı 2002 yapımı “The Hours“, Virginia Woolf‘un “Mrs. Dalloway” adlı romanını yazarken içinden geçtiği süreci anlatıyor. Stephen Daldry‘nin yönettiği film, Michael Cunningham‘ın romanından uyarlandı. Ayrıca, film Kidman’a ‘En İyi Kadın Oyuncu’ dalında Oscar Ödülünü kazandırırken Harris’e ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’, Moore’a ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’, ‘En İyi Yönetmen’, ‘En İyi Kostüm Tasarımı’, ‘En İyi Düzenleme’, ‘En İyi Müzik’, ‘En İyi Görsellik’ ve ‘En İyi Uyarlama’ dalında Oscar adaylığı getirdi.

Laura, kocası ve küçük oğlu Richard ile mutlu görünen bir hayat sürdürmektedir. Kocasının doğumgünü için oğlu Richard ile pasta yapmaya karar veren Laura, bir süredir kafasının içinde yaşayan bulanık düşüncelerin açığa çıkmasıyla, ‘normal’ hayatı altüst olur. Laura, kendisinin bile farkedemeyeceği kadar derin bir depresyon içerisindedir ve yaşadığı hayattan bir şekilde rahatsızlık duymaktadır. Ancak sessiz ve içine kapanık bir kadın olan Laura, dışarıdan oldukça mutlu görünmektedir ve içinde bulunduğu depresyonu ne kocası ne de arkadaşları anlayamamaktadır. Doğumgünü pastasıyla resmen hayatına aldığı bu karanlık kişilik, Laura’ya hayatını ve ölümü sorgulatacaktır.

The Gathering

queennothing | 09 September 2008 10:08

1995 yılında televizyon ekranlarında yayınlanan komedi filmi “The Last Englishman” dahil, bugüne kadar bir çok TV dizisi ve mini dizi senaryolarına imza atmış olan 1955 doğumlu senarist Anthony Horowitz’in yazdığı “The Gathering”, Brian Gilbert tarafından yönetildi.

Brian Gilbert
Brian Gilbert

İngiliz yönetmen Gilbert, 1997 yılında Oscar Wilde’ın hayatını anlatan film “Wilde”ın da yönetmenliğini yapmıştı fakat, 2002 yılında vizyona giren “The Gathering”, kariyerinin bir dönüm noktasıydı.

Başrolde yer alan Christina Ricci’nin performansı “Monster”ı, “Pumpkin”i, “Sleepy Hollow”u aratmayacak cinsten.

Geçirdiği trafik kazasından sonra hafızasını kaybeden bir genç kızı canlandıran Ricci, tam da ‘sorunlu, karışık ve çaresiz’ rollerin insanı.
Biyografisini okuyunca “Prozac Nation”daki ‘Elizabeth’ karakterine cuk oturacağından emin olan Erik Skjoldbjærg, sinemasevelerin güvenini boşa çıkarmamıştı.

İngiltere’nin kırsal bir kentinde geçen film, erkek arkadaşıyla tepeliğe çıkan genç bir kızın çukura düşmesiyle başlıyor. Gözlerini açtığında 1. yüzyıldan kalma yer altına gömülmüş bir kilisede olduğunu anlayacak; korkutucu heykeller ve bir ayin sonucu kurban edilmiş yaşlı adamın cedesiyle karşılaşacaktır.

Fazla büyük olmayan bu kasabada insanlar birbirini tanımaktadır. Şehrin dışında kalan büyük tarlaların ortasında bir villada yaşayan Marion ve Simon Kirkman, kasabanın geçmişinden bi’haber; kızları Emma ve annesinin ölümünden beri konuşmayan oğulları Michael’la huzurlu bir yaşam sürmektedir.

VAHŞİ ZARAFET

linet | 22 April 2008 16:10

vahşi
vahşi

SAVAGE GRACE Bir kadın düşünün çok güzel, ihtiraslı ve bir adamla evli, dedesinden yüklüce bir miras kalmış macera seven bir adam ve bu ikilinin erkek çocukları… “Bakelite” plastiğin yaratıcısı olan dedenin mirasını yiyen adam soğuk ve sevgisiz biri, kadın ise tam tersine sıcak ve dayanılmaz cazibeli ve çocukları kendi tabiriyle bu sıcak ve soğuktan meydana gelen buhar.. Gerçekten çocuğun buharlaşıp yok oluşunu ve yok edişini şaşırarak, anlam veremeyerek, rahatsız olarak izliyorsunuz.. Kadının bakışları beyazperde de insanı çarpıyor, sadece bakışlarla bir sürü şey anlatan insanlardan Julianne Moore inanılmaz bir oyun sergiliyor. Ailenin nasıl parçalandığını, zenginliğin, boşluğa düşen insanların neler yapabileceğini ve en önemlisi oğluna tutkuyla bağlı bir annenin nasıl çocuğuna zarar verebileceğini rahatsız edici bir şekilde anlatıyor. New York, Paris, Cadaques, Mallorca, Londra gibi şehirlerde lüks içinde yaşıyorlar. Ama para mutluluk getirmiyoru görerek biraz sevinebilirsiniz 🙂 Şaka bir yana acı veren insanoğlunun sevgi için yapabileceklerinin en üst sınırını gözümüze sokan filmden çok rahatsız oldum. İnsanoğlunun arayışı hiç bitmeyecek, mutluluğu bulma adına yaşamlar heba olup gidecek…. VAHŞİ ZARAFET