Zenci
-siyasi olarak doğrusu-
siyahi bir çocuk
yedi-sekiz yaşlarında
Anne
beyaz
boylu poslu, kalıplı
Amerikalı bir kadın
yanındaki erkek, arkadaşı!
kısa boylu
saçları şimşir tarağı hüzünlendirir
kafada bir pırıltı
döküldü sözler dudaklarından
gözleri sağa sola
felfecir okuyup dururken
az önce yanına gelip
elini omzuna koyan
garson kız
ona dokunmanın hazzıyla
“bugün senin doğum günün
doğum günün kutlu olsun”
demişti
fazlasıyla cıvıltılı ve ağır ağdalı
vıcık vıcık eklemişti
“canım kardeşim”
Allah muhafaza!
ve şimdi pür dikkat dinliyordu kız garson,
adam
“thank you for eatin with me”
dediğinde
Amerikalı kadına.
Nasıl olduysa
olmuştu işte
yalanların zamana
yazıldığı
yalan mutlulukların
katran karası zamana
kazındığı bir an
Kimde
kederli, hüzünlü
garip bir mutluluğun
yalnız
yalnızlığın anısı kalacak?
Siyahi çocuk
karnını doyurmuştu
annesi ile kısa boylu kel adam
İngilizce
garson kızla kısa boylu kel adam
Türkçe
konuşurken.
Olsun
o doymuştu
ve mutlu olmuştu
siyahi çocuk
çocuktu
yaşamıştı anı gerçekten
geçerken
kimseye bir şey söylemeden
kahvaltı etmiş
ve
karnı doymuştu
Ürkek?
bakmıyordu pek etrafa
ancak belliydi
görüyordu
o yaşta
tüm çocuklar gibi
Sessizce gelmişti
çığlık çığlığa
havayı çekerken ciğerlerine
ve
usul
usulünceyaşayacaktı.
Bildiyse bir
usulünce ağlar gökler!

RS- 17.06.07