bildirgec.org

şiir hakkında tüm yazılar

Deneme bir iki..

admin | 15 February 2010 17:30

 siyahajanda.blogspot.com/
siyahajanda.blogspot.com/

Bir döngü etrafında
Dizilirken söylediğin kelamlar
Tanımazlar seni
gocunma!

Bilirim, içten pazarlıkların el sıkıştığı o agorayı..

Bir ressamın elinden fırlayan
Üç boyutlu nesneden çıkma
Renklerin ihtilalini
Anlatma!

Yalnızlık var podyumlarda..

Tanıdık mı, tanımadık mı?
Ne fark eder
Çifte kavrulmuş hayallerin peşinden
Gitme!

Üçyüz beşyüz, üçyüz beşyüz..

ERNST BARLACH: Bir dışavurumcu

admin | 10 February 2010 16:16

ERNST BARLACH (1870-1938)
ERNST BARLACH (1870-1938) “Modern Çağın Heykeltıraşı”

19. yüzyılın sonunda, dünyanın ve özellikle Avrupa’nın ekonomi, politik ve sosyal boyuttaki hızlı temposuna ayak uydurmaya çalışan insanlar yeni yaşam koşullarını yaratmaya çabalarken dünyaya geldi Ernst Barlach. Devrimler yaratan bilimsel buluşlar, savaşları ve daha fazla hırsı doğurdu bünyesinde.

Barlach tüm bunlara uyum sağlayamadı. Bu büyük değişim yaşanırken, l. Dünya Savaşı‘nın gölgesinde, yaşamak dışında hiçbir kaygısı bulunmayan yalın ve doğal insanlarla buluştu. Onları anlamaya çalışırken, daha iyi bir dünyanın mümkün olabileceğine inandı, onun hayalini taşıdı ve eserlerine inancını taşıdı.

ll. Dünya Savaşı arifesinde ve sırasında bu düşünceleri sansürlendi. 1933 yılından itibaren eserleri arasında yer alan büyük anıtlar ya kaldırıldı ya da yıkıldı, müze ve galerilerdeki yüzlerce eserine el kondu, sanatçının kendisine de “yozlaşmış” damgası vuruldu ve dışlandı.

Ernst Barlach, hayatı boyunca basit ve gündelik yaşamdan dem vurdu. İçki içen, dua eden insanları, peygamberleri, konuşmayan hep suskun kalan insanları, arayış içindeki figürleri, her daim endişelileri, tembelleri, çalışkanları, dans edenleri kısaca tüm insanları anlattı eserlerinde. Alman ekspresyonizminin en tanınmış sanatçısıydı Ernst Barlach.

MAKSİM GORKİ; Gerçek bir idealist

admin | 02 February 2010 12:07

Maksim Gorki, gerçek adıyla Aleksey Maksimoviç Peşkov 28 Mart 1868’de Rusya Novgorad’ da doğdu. Yoksul bir hayat geçiren Gorki, 5 yaşında babasını kaybetti, bunun üzerine annesi ikinci evliliğini yaptı. Küçük yaşta yetim kalınca anneannesi ve büyük babası tarafından büyütüldü. Hemen hemen hiç okula gidemedi, belki bir iki hafta öğrenim görebildi. 8 yaşında iş hayatına atıldı. Bir gemiye bulaşıkçı olarak girmişti ama içten içe bir okuma isteği vardı içinde, ne yapsa bastıramadığı içindekileri dışa vurma, insanlarla paylaşma isteği günden güne bir çığ gibi büyüyordu beyninde. Hayatı fakirlik ve acı içinde geçiyordu. Bu sebeple Rusçada acı anlamına gelen ‘Gorki’ adını aldı. Gençlik yıllarını bir serseri gibi geçiriyordu, intihara bile kalkıştı, ordan oraya bütün Rusya’yı gezmişti. Bu sırada öykü yazmaya da başlamıştı. Yazdığı öyküler özgürlük için mücadele eden, halkı ve vatanı için başkaldıran insanları anlatıyordu. Öyküleri dergilerde yayınlanıyordu. Fırtına Kuşunun Türküsü adlı kısa bir şiiri yüzünden Çar’la arasında anlaşmazlıklar çıktı ve kısa bir süreliğine tutuklandı.

1895 yılında Petersburg‘da bir dergide yayına çıkan ‘Çelkaş’ adlı öyküsüyle ünlendi. Hemen arkasından da ‘yirmialtı erkek ve bir kız’ adlı öyküsü yayınlandı. Artık herkesin tanıdığı bir yazardı. Hapisten çıktıktan sonra 1906 yılında yazdığı ve Rus devrimine adadığı ‘ANA’ adlı ünlü romanını çıkardı.
Maksim Gorki, Rusya için çok mücadele verdi. Herzaman barıştan, doğruluktan yanaydı. Rusya’nın 1. dünya savaşına girmesine karşı çıktı, Bolşeviklerin iktidara geçmesini eleştirdi. Demokratlar bile çekinirdi ondan, kalemi kılıç kadar keskindi.
Artık Rusya’ yı bıkaran Gorki İtalya’nın Sorrento kentinde yaşamını sürdürme kararı aldı. (1921-1928) Fakat ısrarla çağırmaları üzerine 1929 yılında tekrar Rusya’ ya döndü. Stalin‘ i destekledi. Sovyet yazarlar birliği başkanı oldu ve ölene dek orada yaşadı. 1936 yılında hayatını kaybeden ünlü yazarın ölümü şüpheli bulundu. Bir suikaste kurban gittiği de düşünülen Maksim Gorki’ nin adı doğduğu kente verildi.
MAKSİM GORKİ’ NİN TÜRKÇE’ YE ÇEVRİLEN ESERLERİ
Roman
Foma (1899, 1983)
Ana (1906, 1979)
Halk Düşmanı (1907, Türkçe’ye “Yararsız Bir Adam” adıyla (1979)
Matveya Kojemyakin (1910, 1984)
Klim Samgin’in Hayatı (1936, 1975)
Artamonovlar (1977)
Küçük Burjuvalar (1901, 1967)
Arkadaş
Fırtınanın Habercisi
Çocukluğum
Üçler , (1900)
Soytarı
Ekmek İşçileri
İki Kafadar

Öykü
Yirmi Altı Erkek ve Bir Kız (1939)
İtalya Hikayeleri (1911, 1970)

KARABASAN

powerbyfi | 21 January 2010 10:25

Sonsuz bir uçurum gibisin
ve ben uçurumdan aşağıya
düşen bir yaprak gibiyim
Rüzgarın esaretinde savrulmuş…

Hışımla esen bir fırtınasın,
Bense Yapayalnız bir fidan
Çölün ortasında, kurak mevsiminde yaşamın
Köklerim daha tutunamamışken
“toprağa”.

O kadar güçlüsün ki;
Senin gözlerin yüreğimdeki ormanları yakıyor,
Yürüdükçe depremler oluyor,
Denizden aşan dalgalar zihnimi bulandırıyor..
Nefes aldıkça sen üşüyorum.
Beni kırpıp kıırpıp gökteki yıldızlara doğru savuruyorsun kabuslarımda,
ve Ben son nefesimi verirken o karanlık gecede
Sen bunu umursamıyorsun bile.

Yavaş Yavaş Tükeniyorum

canalperozturk | 13 January 2010 14:52

Çaresiz iç çekişlerimde, pişmanlıklarımı düşünürken
Sensizlikle boğuşmaktan yoruldum artık
Önceleri sensizde sevebileceğime inanırken
Yokluğunun acısını bastırmayı beceremedim
Yürüdüğüm her yol, yuttuğum her lokma, yaşadığım her dakika seni acımasızca hatırlatırken
Hayalperest gönlüm hala döneceğini umut ediyor
Bu hayatta kalan tek tutunacak dalım umutlarımken
Yine senli bir rüyadan, sensiz uyanmaya korkuyorum
Bu aşk gelgitlerine ne kadar daha dayanabilirim bilemiyorum ama
Yüreğim hala ilk günkü gibi sapasağlamken
Ben yavaş yavaş tükeniyorum

İnadına Seviyorum

canalperozturk | 10 January 2010 17:26

İnadına Seviyorum

Bu aralar günler geçmek bilmezken
Geriye dönüp baktığında ne çabuk geçmiş zaman dedirtiyor insana
Sürekli şımarık bir çocuk gibi mızmızlanırken
Sensizde yaşanabiliyormuş
Seni düşünemeden yaşanmıyormuş ama

Her gece seni düşünürken,
Sen kalbime biraz daha yaklaşırken
Yüzün gözlerimin önünden yavaş yavaş yitip gidiyor
Yüzünü unutmamak için sık sık resimlerine bakarken
Anlıyorumki giden sen değilsin
Yavaş yavaş biten umutlarım,
Unutturuyor yüzünü bana

Lale Müldür / Güneş Tutulması 1999

kahramancayirli | 04 January 2010 10:21

Yıl söylemeden ifade edebildiğimiz günlerimiz var. 17 Ağustos deyince hepimizin aklında benzer resimler beliriyor mesela. 1999 dememe gerek kalmıyor. İşte bugün sizlere önereceğim kitap, 17 Ağustos merkezli (bu cümleyi kurarken şunu merak ettim: bugüne dek önerdiğim herhangi bir kitabı alıp okuyan oldu mu hiç).

Şiirini sevdiğim, kendime yol arkadaşı ettiğim şairlerden biri, Lale Müldür. Üryan bir şiir yazıyor. Rol yapmadan, eklemeden çıkarmadan. Samimi bir şiir yani. Bu, bence çok önemli. Yani samimiyet. Samimi şiir ve şairleri seviniz.

Murathan Mungan / İkinci Hayvan

kahramancayirli | 01 January 2010 11:48

Kitabın kapak düzeni, Emre Çıkınoğlu'na ait
Kitabın kapak düzeni, Emre Çıkınoğlu’na ait

Hikayelerini mi, Yüksek Topuklar adlı kalın, biricik romanını mı yoksa şiirlerini mi daha çok seversiniz? Ben en çok hikayelerini seviyorum. Ama biliyorum, bu ülkede şiiri onunla seven, kitap okumayı onunla benimseyen çok insan var. Artık oturup otuz tane kötü kitap yazsa yine sorun değil. Ki yazmaz. Ki biricik oğullarının ismini Murathan koyan onca aile…

IŞIK

mavilikler | 01 January 2010 08:22

Sonunda bir ışık var mı?
Yoksa son hiç sonlanmayacak,
Hiç güneş doğmayacak mı?
Sen ordasın, bilirsin.
Söyle hadi, ışık var mı?
Yoksa gülümseyişin yalan,
Beni çağıran bir tuzak mı?
Tamam, kabul ediyorum.
Eğer yalansa bile…
Eğer ışık yok ise…
Ben yine de geliyorum.
Beni ışığa çağıran
Zaten o gülüşün değil mi?
Işık olsa da bir olmasa da…
Gülüşün aydınlatır beni.