Sabah ezanı, kırık bir hava, sessiz bir dünya…Günün en güzel anı; insanın bir başına kalıp, neredeyse “insansız” bir dünyayı izlediği, ruhunu boşalttığı, Tanrı’ya bir arpa boyu daha yakın olabildiğini hissettiği…Anneden kalma bir alışkanlık…Bir saatcik uyumuş olsam dahi,her gün kalkıp sürdürdüğüm, en vazgeçilmez alışkanlıklarımdan.Biraz bağımlılık tadında, belki de.

Son zamanlarda, ki bu son zamanların da bir hazırlanış süreci var, hayallere hükmeden bir canlıdan nefret eder oldum.

Ankara’nın en güzel mahalinde, Çankaya’da geçti çocukluğum.Yeşil, düzenli, temiz, sessiz…Huzurlu…Bir an için tüm hayatımın orada geçebileceğini düşünüp sevindim hayaller alemine dalarken.Gelin görün ki kader beni medeniyetin kesişim kümesine itip bıraktı.Denizi ilk kez 10 yaşında gördüm.Sonraki ilk birlikteliğimizde bu bayana aşık oldum ve kararımı verdim: Hayatımı onunla birleştirecektim. Bu “ikinci görüşte” ortaya çıkıveren aşk sayesinde/ sebebinde/ yüzünden her şey altüst oluverdi birden.Yepyeni bir yaşayış biçimi, alışageldiğim ortamdan kopup tamamen farklı bir yere bağlanışım, ailemden ayrılışım…kısacası tüm tümler.