Hürriyet’in hokkabaz yazarı Serdar Turgut yine ucuz marifetlerinden birini sergilemiş. Hürriyet arşivinden bi takım fotograflar seçmiş; ünlü imzalar da bu karelere bakarak yine bi takım metinler yazmış. ‘Fotografların Anlattıkları’ diye bi kitap yapılmış, bi de sergi açılacakmış. İlk bakışta bi tür ‘hoşluk’ gibi geliyor. İkinci bakışta durumu anlıyosunuz. Gidip bi de kitaba baktım biraz önce. Yoklar listesi şöyle: 1. Fotografları çekenlerin isimleri 2. Fotografların çekildikleri zaman, mekan 3. Teknik detaylar 4. Fotografların gerçek hikayesi; hangi şartlar içinde çekildiği Bunların hepsi bilinmeyebilir. O zaman çalışır, öğrenirsin. Ama aralarında daha yakın dönemde çekilmiş; kim tarafından, nerede, nasıl çekildiği bilinen fotoğraflar da var. Üstelik bunların bir kısmı da Hürriyet adına değil, Doğan grubu içindeki diğer gazete ve dergi mensupları veya frilansırlar tarafından alınmış kareler. Ayrıca orjinali renkli olan bazı fotograflar da siyah-beyaz basılmış. Kepazelik bunlarla da kalmıyor. Bi gün Hürriyet İcra Kurulu Bşk. Yrd. Vuslat Doğan Sabancı parlak olduğuna inandığı bi fikirle geliyor. Diyo ki: ‘Serdarım Turgutum haşarı aslanım, bizim arşivimizde kıyak fotolar var; sen bunları seçsen ayırsan; sonra bunları bizim yakınımızdaki adamlarımıza ve piyasanın isim yapmış şahsiyet ve yazarlarına ulaştırsan; onlar da bu fotolara bakıp şöyle çok uzun olmayan lejand gibi şeyler döktürseler, sonra bunu bi kitap-sergi falan yapsak, gazlasak. Hadi benim canım’. Serdar da ‘Efenim, ne muazzam bi fikir, ne yaratıcı bi dehanız, ne güzel bi suratınız, ne Batılı bacaklarınız var’ falan diyo. Ama içinden ‘Ulan çattık yine bu karıya; ama patron, n’apıcaksın’ diyip arşivdeki bir-iki çocuğa telefon açıyo ve ‘oolum seçin ordan bişeyler, getirin’ diye bi şeyler söylüyo. Sonra bu foto şuna gider, o fotoya şu matrak bişey yazar, berikini de ona paslayalım diye bunları klasifiye ediyo. Allah cezanızı versin. Hadi Vuslat patron. Bu işlerden anlamaz. Malikanesine gelen yerli- yabancı dostlarına ve bazı yalakalara gostermek için; ‘bakın ne prestijli bi albüm’ falan demek için; hazır yılbaşında da güzel hediye olur hesabı böyle bişiy düşünmüş. Aslında iyi ve hakkıyla yapılsa, hakikaten hoş olabilecek, referans olabilecek, kalıcı olabilecek bi şey. Ama ne olmuş. Bu müstesna, emek ürünü, güzelim fotolara bakan bi takım ünlü arkadaşlar, bu fotoların kendilerinde uyandırdığı bazı duygularını ve fiktif sayıklamalarını yazmışlar. Orhan Pamuk, Hilmi Yavuz, Haldun Dormen, Çetin Altan, Selim İleri, Ferhan Şensoy, Uğur Yücel… Liste uzayıp gidiyor. Aralarında gazeteciler var: Hasan Cemal, Fatih Altaylı, İsmet Berkan, Kanat Atkaya, vesaire. Bunlar bile bi an için; ‘Ulan bu fotonun aslı astarı nedir, kim çekmiştir, olay nedir, ya şunu hatırladım bizim Ahmet çekmişti’ falan gibi bi şey düşünmüyo. Hepsi kendilerini birer John Berger sayaraktan, fotolarla ilgili alakasız saçmalıklar yazıyo. Telif hakları yasası açıkça ihlal ediliyo (bu konuda dünyayı ayağa kaldıran Çetin Abi ve Pamuk sersemi bile bu durumun parçası oluyolar); emeğe saygısızlık ediliyo, gazeteciliğe saygısızlık ediliyo… Bunlar tabi kanıksanmış şeyler. Ama esas daha ağır bişey var. Tarihe saygısızlık ediliyo; daha doğrusu tarih distorsiyona uğratılıyo. Bunlar takvim fotosu diil ki; hepsi haber fotosu, hepsinin gerçek hikayeleri var. Biri kafaya taksa da diyorum, tercihan bi fotografçı falan; bu fotoları kimlerin, nerede, nasıl çektiklerini, hikayelerini araştırıp ortaya koysa ve bütün o ahkamları kesen zavallı arkadaşların bi tarafına girse diyorum.