Anastasya çınlayan sedir serisinin ilk kitabı. Seri on kitaptan oluşuyor. Sadece rusya’da 10 milyon satan kitap 22 dile çevrilmiş. Sibiryalı iş adamı Vladimir Megre tarafından yazılmış bu kitapta, tayga ormanlarında yaşayan sarışın beyaz tenli bir afet olup aynı zamanda çok zeki ve üstün yeteneklere sahip olan anastasyanın hayat görüşü ve düşünceleri anlatılıyor.Her şey Vladimir megrenin 1994 yılında tayga ormanlarına doğru gemiyle iş seyahatine çıkmasıyla başlıyor.Orada iki yaşlı ve bilge adam kendisine çınlayan sedirlerin hikayesini anlatıyor. 500 yıl yaşayan bu görkemli ağaçların kozmik enerjiyi bünyelerinde topladıklarını ve daha sonra insanlara geri verdiklerini, bazılarının ise yarım asırda topladıkları bilgi ve enerjiyi geri veremediklerinden çınlamaya benzer bir ses çıkarttıklarını anlatıyorlar.İlk başta bu hikayeye inanmayan Megre daha sonra sonradan tayga ormanlarında anastasya ile tanışıyor ve hayatı tamamen değişiyor. Onun düşüncelerini,yeteneklerini,hayata bakışını ona söz verdiği gibi kitap haline getirerek insanlara iletmeye çalışıyor.Bu arada kuraldışı yayıncılıktan çıkan kitapla birlikte ilk 3000 okura Sibiryadan ithal edilmiş olan çınlayan sedir kolyesi veriliyor.
Bu kolye ile ilgili bilgilere buradan serinin diğer kitapları ile ilgili bilgilere ise buradan ulaşabilirsiniz.İsterseniz buradan kitaptan bir bölüme ulaşabilirsiniz.Bende kitabı internetten sipariş etmiştim.Kitabı okumak için birkaç gün sabırsızlıkla bekledim.Direk satın alsaydım belki aynı duyguları hissetmezdim.Hayal etmek,umut etmek insanı heyecanlandırıyor ve pozitif yönde etkiliyor gerçekten.Kitabı okudum.Şimdi diğer kitapları bekliyorum.Bu arada ağaçların kesilmesine karşıyım ama belki ölmek üzere olan bir ağacın dallarından faydalanılabilir.Çınlayan sedir serisinin insanları sedir ağacı ve diğer ağaçları ekmek konusunda yüreklendireceğini umut ediyorum.
sedir ağacı hakkında tüm yazılar
VİCKS
albakan | 18 March 2008 00:32
VICKS
%1.5 OKALİPTUS YAĞI: Okuliptusu egzotik diyarların meyvesi olarak düşünürdüm. Kokusundan bol güneşli temiz kumsalı olan bir sahilde yetiştiğini düşünür oralıların bu meyveyi
bizim portakal gibi yiyip yemediklerini merak ederdim. Rahmetli Halam neresi ağrırsa cüce kavanozdan küçük parmağını ile birazcık alır ağrıyan yerine sürerdi. Parmağında kalan eser miktardaki ( bu kelimeyi de prospektüslerden öğrendim) kremi de burun deliklerine sıvıştırır başını su içen civcivler gibi kaldırıp “Şifa bu evladım” derdi.
% 07.5 SEDİR AĞACI YAPRAĞI: Yaşım biraz büyümüş, halam iyice zayıflamıştı. Minarelere benzeyen çıkıntılı demir başlıklı yatağından kalkamıyordu. Yatağını bir yanında kanlı bağlamları için bakır bir hokka, diğer yanında cüce kavanoz. Sedir ağacı bizim sınıftaki ülkemize mülteci olarak gelmiş Lübnanlı Talibi hatırlatıyordu. Bir gün Talibe Sedir ağacı nasıl kokar diye sordum: Sınıftaki hiç kimsenin alışmadığı şivesiyle “Bilmiyorum” dediği andaki şaşkınlığımı hala hatırlarım.