Şaziye ağır ağır canlanıyor. Salonda bizden başka kimse yok, birbirimizi süzüyoruz. Şaziye’nin ellerine bakıyorum; sanki ona ait değil protezli gibi. Bulunduğu yerde taş kesilmiş öylece bana bakıyor. Zerre bozmuyorum istifimi. Marazi, sinsi kıskanç tabiatından eser yok.

Şaziye’nin hikayesini anlattıklarında çok pis doluyorum…

Yeğenim sokak ortasında bulmuş Şaziye’yi; üstünden araba geçip gitmiş oralı bile olmadan! Kızcağız oraya buraya seğirtip, bulduğu bir taksiyle baytara zor yetiştirmiş. “Bu yaşamaz” demisler, “boşuna getirmişin”… Deseler de bizimki orayı ayağa kaldırmış, ağlamış, sızlamış; neticede Şaziye’ye yalandan müdahale etmişler…