bildirgec.org

real fiction hakkında tüm yazılar

REAL FICTION / LA VİDA ES SUENO*

sahaf1976 | 07 July 2009 12:16

  • “Hayat bir düştür.”
Real Fiction
Real Fiction

2000 yapımı Real Fiction’da yönetmen Kim Ki Duk’un deneysellikte bir zirve yaptığını söylemek hiçte abartılı olmaz. Teolojinin ve felsefenin yüzyıllardır tartıştığı bir mesele olan gerçek ve düş, sahici olanla kurgu olan bu filmde kendini fazlasıyla hissettiriyor.
Genellikle olduğu üzere yine bir ressam var hikayede, (Jin-mo Ju) üstelik o da yönetmenimizin Fransa‘da yaptığı gibi sokak ressamlığı yapıyor. Ancak Wild Animals’teki ressam adayımız gibi resim yerine karanlık suç dünyasını tercih eden bir karakter değil genç adamımız. Bu kez toplumun tüm aşağılamalarını sineye çeken pasif bir adamımız var. Ta ki bu filmin metaforu olan kamerasıyla bir genç kız gelip (Jin-ah Kim)ressamımızdan hayatı boyunca onu üzenlerden intikam almasını teklif edip eline bir silah verene kadar. Tüm bu trajediyi kaydetmek koşuluyla elbette ki…

Real Fiction
Real Fiction

KIM KI –DUK / İKİYE AYRILMIŞ BİR ÜLKENİN TEK VE KOCAMAN KALBİ (1)

sahaf1976 | 03 July 2009 09:58

KIM KI_DUK
KIM KI_DUK

Organize İşler filminde Üzeyir karakterini filmdeki tüm karakterlerden daha fazla sevmemin nedeni Süpermen Samet ile aralarında geçen konuşmadır. “Üzeyir abi sen dilsiz değilsin. Niye hiç konuşmuyorsun?” diye sorar Samet. Yıllar geçmesine rağmen unutamadığım şu cümleyi söyler Üzeyir, “Bir ara çok konuştum, hiç faydasını görmedim. Bıraktım.”
Ne büyük bilgeliktir insanın bunun ayrımına varması. Küserek, acıyarak, kaçarak bir savunma biçiminde değil anlayarak, sindirerek tercih edilmiş bir suskunluk. Konuşan Türkiye’nin kısacık bir zamanda, ağzı olan konuştuğu için, Labarba yapan Türkiye’ye dönüşmüş olmasının ilacı belki de suskunları anlayabilmek, susmayı öğrenebilmektir. Evde, okulda, vapurda, sokakta, tiyatroda, bağıra bağıra ve sanki dünyanın en müreffeh ülkesinin imtiyazlı vatandaşlarıymışız gibi kahkahalarla konuşmamızın altında yatan o toplumsal hastalığı teşhis ve tedavi etmek zorundayız. Akıl sağlığımız biz söz sıkarak zamanı öldürmekle meşgulken ellerimizin arasından kayıp gidiyor oysa. 3. sayfaların cinnet ve cinayet haberleriyle doğru orantılı bir gürültü toplumu oluyoruz. Susan Türkiye istediğimden değil elbet, boş konuşan Türkiye’den yorulduğumdan…

KIM KI_DUK
KIM KI_DUK

Suskunluğu tercih etmiş, hiçbir yere bağlı olmayan, gittiği her yerde hep misafir, hep sürgün olan birinin en kolay yaptığı şeydir resim çekmek. Fotoğraf makinesiyle değil zihniyle çeker resimlerini. Dilini, kültürünü bilmediği sokaklarda gezerken sesleri, sözleri değil resimleri toplar cebine. Konuşarak tüketmez içindekileri. Egolarını, hırslarını, korkularını da ehlileştirmiştir o, bu sayede mümkündür susabilmek.

20 Aralık 1960’ta Güney Kore’de bir taşra köyünde dünyaya gelen Kim Ki-Duk işte bu susan ama biriktiren insanlardan oldu. Çocukluğunun oldukça haşarı geçtiği biliniyor. Dokuz yaşındayken ailesiyle birlikte Seul’e taşınmış olmasıyla büyük şehir kavramıyla tanışmış oldu. Ailesinin ekonomik olarak güçsüz olması sebebiyle kısa sürede meslek sahibi olması gereken Kim Ki-Duk büyük şehirde tarım eğitimi verilen bir okula gönderildi fakat onu bu okula yönlendiren ekonomik sorunlar büyüyerek devam ettiği için okulu tamamlayamayarak ayrıldı.