Yatağından kalkıp odasının kapısını açtı sağ eliyle, sol elinde de bira duruyordu; onun için tuvalete gitmek pek sorun değildi çünkü hemen odasının karşısındaydı. Kapıyı açtı ve tuvalete yöneldi, bira şişesini tuvaletin hemen yanında bulunan çamaşır makinasının üzerine bıraktı. Çamaşır makinasının yeri çok önemliydi onun hayatında, çamaşır makinasını masa gibi kullanıyordu; üzerinde kalem, gazete parçaları, çöp torbası ve aylar once bitmiş bir çamaşır tozu paketi vardı.
Matyus tuvalette sıvısını boşalttıktan sonra ellerin yıkamadan çıktı ve makinenin üzerindeki şişeyi alıp odasına geçti geçerken ışığa tutarak bira şişesini içinde ne kadar kaldığını ölçtü; biranın yarısı bitmişti en azından 10 dakka geçmiş olmalı diye düşündü ve yatağına uzandı tekrar. Shostakovich çalıyordu hala Russian waltz çok sevdiği bir eserdi; matyus zaten Mozart hariç hemen hemen bütün klasik müzik sanatçılarını beğenirdi. Üniversite yıllarında mendelson eşliğinde ev arkadaşıyla saatlerce satranç oynarlardı karanlıkta. Bir müddet sonra olayları, sohbetleri kafasında hamleler şeklinde çözümlemeye başlamıştı; bir yandan kafasında satranç oynuyor bir yandan da karşısındakiyle konuşuyordu.