Savaşlar, geride bıraktıkları acılar, felaketlerle içine geçmiş büyük aşklar beyaz perdenin sıklıkla işlediği bir tema olagelmiştir.

1996 yapımı, yönetmenliğini Anthony Minghella’nın üstlendiği “The English Patient” bu temayı başarıyla beyaz perdeye taşımış 9 Oscar’lı olağanüstü bir film.

Kuzey Afrika çöllerine düşen bir uçaktan ağır yanıklarla kurtulan Kont Laszlo de Almasy’nin (R.Fiennes) tedavi amacıyla yollandığı İtalya’da gözlerini açmasıyla başlar film. Ölümcül yaralarına rağmen müttefik kuvvetlerle beraber başka bir bölgeye nakledilen hasta, kendisiyle ilgilenen hemşire Hana’nın (J.Binoche) ısrarıyla yol üzerinde yıkık dökük bir kiliseye yerleştirilerek Hana’ya emanet edilir.

Hikayeye bu sırada katılan Caravaggio (W.Defoe)’nun kendileriyle aynı viraneye sığınmasından sonra “hasta” nın belleği de ağır ağır yerine gelecektir.

Sevdiklerini bir bir kaybetmiş Hana (Juliette Binoche), bu esnada tanıyacağı Kip (N.Andrews) ile yeni bir umuda tutunurken, izleyici de Kont Almasy’nin kimi zaman canlanan belleğinde gizlenmiş yasak bir aşk hikayesine tanıklık etmeye başlar.