Yorgundum. Açtım. Üşüyordum. Bir an önce eve atmak istiyordum kendimi. Kapıdan içeri dalmak, sıcağa kavuşmak… Hem dışsal, hem içsel olarak doya doya ısınmak istiyordum.

Mutfaktan gelen hoş kokuları derin derin içime çekerek salondaki koltuğa uzanmak ve yarı baygın bir halde kumandayı elime alıp TV kanalları arasında dolanmak istiyordum.

Mutfaktan bana yöneltilen sorulara, bu yarı uyur vaziyette, bulutların üzerindeymişçesine çok uzaklardan yarımyamalak karşılıklar vermek; mutfaktaki kadının cevaplarla çok da ilgilenmediğini, esas maksadının mutfakla salon arasındaki mesafeden bana ulaşmak olduğunu bilmenin rahatlığıyla, kelimelere önem vermeden, öylesine, sadece konuşmuş olmak için konuşmak istiyordum onunla.