Kaşlarımı aldırmaya gittim, ikinci katta xxx Kuaför Salonunda. Genç esmer, saçlarının kökleri siyah olmuş bir kızın sandalyesine oturdum. “Hanımefendi nasıl olsun” dedi. Televizyonda Seda Sayan vardı. Çok seviyorum bu kadını. Orta yaşlı bir teyze, çocuğu için böbrek arıyormuş. “Başka çarem yok” diyordu. Başka çaresi yok.

“Nasıl olsun hanımefendi?”

Bana diyor. “İşte çıkanları alın. Sakın inceltmeyin.” İçeriye hışımla başka bir kadın girdi. “….Burada bile hayvan gibi bakıyolar.” Burada bakılmaz, bağcılarda hayvan gibi bakılır. Gazete okuyor, köşedeki yaşlı teyze. Saçları boyanmış, bekliyor. Sıla dizisinin oyuncusu Cansu Dere konuşuyor: “Helikopterler, tanklar geçti. Gözümle gördüm, ciddiyeti şimdi anladım” diyor. Seda Sayan’daki teyze ağlıyor. “Oğlum ölecek, kurtarın onu”. Bir tek senin oğlun ölmüyor, bir sürü oğul ölüyor. Ne güzel kelimedir, oğul. Herkes bana mı bakıyor? Konuş, sen anlat diyorlar. Ne anlatayım? İnternet Cafee, acıdan bahsetmiş. Siz sadece manevi acıyı bilirsiniz, fiziksel acıyı bilen var mı? Depresyondayım diyen birine bir arkadaşın verdiği cevap geliyor, aklıma. Poliste tekme tokat dayak ye, bi de işkence gör. Depresyon kalıyor mu bakalım. Manevi acıyı ancak fiziksel acı bastırır ve acının ne bok olduğunu anlarlar derdi. Döveceksen bunları günde iki posta, bir daha acı çekiyorum diyorlar mı?