Gözlerimin içine bakıyordu ama belli ki yerinde duramayan bir ruh halinin tapusunu cebinde taşıyordu şu sıralarda.

Tutamadım kendimi. Sordum, ‘Ne bu hal?’

– Ne hali?

– Hadi yapma anlat.

‘Neyi?’ dedi, yüzünde tatlı bir gülümseme. Alttan bir bakış, niye ya da neyi dediğimi benden daha iyi bilerek.

Belli oyun oynuyordu benimle. Varsın oynasındı. Nasıl olsa anlatırdı. Anlatandı. Hep böyleydi. Dinlerdim, sanki yüzyıllardır yanı başındaymışım gibi.

Oyunun kurallarına saygı duyarak tekrar sordum. ‘Hadi anlat bana. Anlatmamak senin için zor, banaysa bu haldeyken anlatmaman… Dinliyorum. Hem bana değil de kime anlatacaksın?