Hafif’in kaç üyesi olduğunu bilmiyorum ama yazanların sayısı sınırlı..
Şu günlerde edebiyat dergilerinde de tartışma var; Önüne gelen roman yazıyormuş, yazmasınalar
efendim.Bu kadar roman yazılır mıymış?
Niye yazmasınlar?
Bunda gocunacak ne var?
Aynı sıkıntıyı biz de bu blogta yaşıyoruz zaman zaman; Aşağılıyoruz, küçümsüyoruz, dalga geçiyoruz aklımız sıra..
Aslında dalga geçtiğimiz yazarlar değil yazıların içeriği oluyor..
Kimi durmaksızın aşk ve kavuş(amama)ma temalarına sarmış, kimileri nostalji peşinde, kimileri şiir yazacağım diye kafa göz yarıyor..
Hepsi de makbul ve çok insani girişimler..
Düşünsenize, bunları yapmayan bu insanlar ülkenin şu koşullarında neye tutunacaklardı?
Tutundukları şey yazıp-çizmek.
Bundan daha güzel ne olabilir?
Buradaki sert tartışmaları da vahim olarak görmemek lazım..
Bakın, arşivlere bakarken gözüme çarptı. Bir yazının içinde kullanılan “karı” sözcüğüne yazarlarımızdan biri tarafından sert bir tepki gelmiş. “karı sözcüğünün çok yakışıksız olduğunu söylemiş.
Bloğ sahibide ona aynen şu yanıtı vermiş;