Hafif’in kaç üyesi olduğunu bilmiyorum ama yazanların sayısı sınırlı..Şu günlerde edebiyat dergilerinde de tartışma var; Önüne gelen roman yazıyormuş, yazmasınalarefendim.Bu kadar roman yazılır mıymış?Niye yazmasınlar?Bunda gocunacak ne var?Aynı sıkıntıyı biz de bu blogta yaşıyoruz zaman zaman; Aşağılıyoruz, küçümsüyoruz, dalga geçiyoruz aklımız sıra..Aslında dalga geçtiğimiz yazarlar değil yazıların içeriği oluyor..Kimi durmaksızın aşk ve kavuş(amama)ma temalarına sarmış, kimileri nostalji peşinde, kimileri şiir yazacağım diye kafa göz yarıyor..Hepsi de makbul ve çok insani girişimler..Düşünsenize, bunları yapmayan bu insanlar ülkenin şu koşullarında neye tutunacaklardı?Tutundukları şey yazıp-çizmek.Bundan daha güzel ne olabilir?Buradaki sert tartışmaları da vahim olarak görmemek lazım..Bakın, arşivlere bakarken gözüme çarptı. Bir yazının içinde kullanılan “karı” sözcüğüne yazarlarımızdan biri tarafından sert bir tepki gelmiş. “karı sözcüğünün çok yakışıksız olduğunu söylemiş.
Bloğ sahibide ona aynen şu yanıtı vermiş;“…….., nedir kabalık? nedir edebi uslup?hanımefendi dese idim, o sözcük orada kraliçe hüviyetine mi bürünecekti?”
Bu örneği yeni bir tartışmayı başlatmak için vermedim. Sadece munis yaklaşımlarla da bir tartışmanın sürdürülebileceğini örneklemek istedim..Şimdi yukarıdaki örnekten yola çıkarak, samimiyetle inandığım bir hususu söylemeliyim; İncelediğim kadarıyla, Hafif’te gerçektende çok hararetli tartışmalar yaşanmış.İnsanların “şahsi” kin ve nefretlerini bir kenara koyacak olursak, ahkam ya da yorumların zaman zaman yazının çok önüne geçtiğini de gördüm. Bilhassa siyasi yazıların haddini de aşan taşkınlıklara ve boğazlaşmalara varan ölçülere geldiğide bir vakıa!Siyasi tartışmalara da bir örnek daha verip bitireyim;Sultan Abdülhamid Han için, bir yazarımızın ahkamı,“bal gibi de istibdatçı, sansürcü ve sürgüncü padişahtır.”
Şimdi burada yazar terminoloji hatası yaptığının farkında değil. Bendeniz de buradan yola çıkarak şu yanıtı veriyorum,“Arkadaşım adam padişah yahu padişah.Ne bekliyordun demokrasi havarisi mi olacaktı?sen hiç böyle bir padişaha rastladın mı?Böyle bir imparator ya da kral var mı?””
Gecikmeden yanıt geliyor,“ne yani padişahsa padişah, haşa Tanrı değil ya…yorumumu daha iyi okumanı tavsiye edrim. istersen.oturmadan oku, sanırım anlamana mani oluyor”
Şimdi bu yanıttan sonra, bendeniz de daha fazla munis olamıyorum, haddimi aşan bir yanıt daha veriyorum,“Her türlü okudum:)Sen istesen de istemesen de,Ülkenin tek sahibi,bütün zımbırtıların tek sahibierkeklerinkadınlarınineklerincivcivlerin, otun bokun tek sahibi.oldu mu asi çocuk?Hatta bak mevlana ne demiş,Madem kul değilsin, padişah ol…anlaşıldı mı?
Hafifte bu ve buna benzer örnekler elbette çok.. Polemik olmasın diye örneklerden birini de kendimle ilgili verdim…Ama her ne olursa olsun, yazmak, tartışabilmek; Aşkın ve eşekliğin, domuzlar gibi bok çukurlarındaeşinmenin, huzursuzluğun en iyi ilacıdır..