Nerede kalmıştık? Gemileri yakmış, ipi eğirtmişti en son. Eski eteklerini atmıştı. Bu noktadan sonra içecek çorba kalmamıştı ona, eski tarlalarında. O da yeni arazilere vardı çoktan. Adını boş kasede yazsın, alırım.Hipnoz’u yeni yeni sindiriyorduk ki Hayrola, geldi. Hayrola, Hipnoz ile Nasıl Delirdim’in arasında bir albüm. Tabii Hipnoz’a daha yakın, hatta Hipnoz’u alıp birkaç durak daha ileri taşıdığı söylenebilir.Yeni şarkılarını yutabilmek için önce oturup çalışmak gerekiyor. Şarkı sözlerinde kalp odacıklarını açmış bizlere… Anlaşılamamış, suya uymamış, yalnız, ayrıksı bir kalem beliriyor. Öteki’nin sesi yükseliyor iyice. Azınlığın, farklının, özgünün. Çirkin çocuk aslında tüm şarkıları.Tedirgin, dipten geliyor Hande Yener’in sesi. Bu, çok güzel. Belli ki başka aynalarda, papatyaların değil dikenlerin içinde yazmış yeni şarkılarını. Bu da güzel.Ben durup durup baştan sona Apayrı’yı, Nasıl Delirdim’i, Hipnoz’u dinliyorum hâlâ. Hayrola, diğer kardeşlerinin arasına oturdu bile. Aksini iddia eden var mı?
İsterim ki, Erol Temizel bir ömür Hande Yener’e müzik yaratsın. Kimya tutuyor. Tutmuş yine. Umarım Kemal Doğulu bir ömür fotoğraflarını çeker.Bu topraklar böyle oldu artık. “Aşk neredeysen çık dışarı’ diye sesleniyoruz hepimiz. “Eller geziniyor tenimizde” oysa ki aynı sesleniş anında. Nasıl da yerinde bir şarkı bugüne, Hayrola.Hayrola’nın on şarkısı da ipin üzerinde ama ben dördünü ayrı bir yere koyuyorum: Senden Uzakta, Deliler, Ok Yay ve Teomanla düeti Arsız.Her şarkısı önce on kez peşpeşe dinlenmeli. Öyle ısınılıyor. Güneş öyle ışıtıyor.
Başkası olamam ben