Bir ses.

Halbuki ben ne güzel yolumda yürüyordum kendi kendime.

Güneş gözlüklerimi yanıma almamıştım, gözüme gözüme giren güneş sayesinde kimseyi görmüyordum, sadece kokluyordum ; yolun kenarıdaki ıhlamur, erguvan ağaçlarını ve nergisleri…kokularıyla ayırt edebiliyordum hangisinin sokağın kaçıncı cmsinden itibaren yer almaya başladığını ve bunu yapabilmek beni mutlu ediyordu.

O ses.

Yıllar öncesinden zihnime yerleşmiş…
Duyunca irkildim. Olamaz dedim, tesadüfün bu kadarı olamaz.

Ama oldu işte. Hafızam sesin sahibini tanıdığını bas bas bağırıyordu. Güneşin katkılarıyla yüzünü göremesemde, nasıl biri haline geldiğini anlayamasam da, emindim o olduğuna. Onun sesiyle birlikte tüm duyularım açıldı bir anda; üç tekerlekli bir bisikletin tekerleklerinin taş döşenmiş sokakta çıkardığı ses, bisikletin üstündeki ufak çocuğun mutlulukla çıkardığı mırıltılar ve yine o ses.