Ingilizce şu anda tüm dünya üzerinde en çok konuşulan ve yazılan dil. Özellikle bilgisayarlar ile artık vazgeçilmez dil konumunu da bayağı pekiştirdi tabii. Programlama ve yazılımların %99’unun dili İngilizce olduğundan da varsayılan dil doğal olarak İngilizce olmak durumunda. Bu da tüm programlama yapan kişilerin İngilizceyi öğrenmesinin gerekliliğini getiriyor. Mesela programlayarak bir web sitesi yapmak istiyorsanız mutlaka bu dile hakim olmalısınız, bunun Türkçe bir alternatifi de bilgisayarın icadından beri henüz yapılmadı.

Teknoloji dışında, eğitim açısından bakarsak, Güney Afrika, Malta, Yeni Zelanda vb. popüler ingilizce eğitimi merkezlerinin eski İngiliz sömürgeleri oldukları gerçeği ile karşılaşıyoruz. İngiltere sömürgecilik faaliyetleri ile sadece ülkeleri sömürmek ile kalmayıp, onlara kendi ana dillerini unutturabilmiş, bunun yanı sıra İngilizceyi de öğretip yaygınlaştırabilmiş bir ülke. Ingilizce’nin bir başka yaygın kullanım alanı ise malumumuz üzere film sanayisi. Birçok filmin asıl heyecanlı efektler ve 3 boyutlu ses /görüntü verenleri hep İngilizce, o nedenle de doğal olarak filmin orijinal dili izleyiciye daha çok keyif veriyor. Çoğu insan sırf bu nedenle altyazı ile boğuşmak pahasına efektleri kaybetmemek için filmi ingilizce bilmese de orijinal izliyor ve istemeden de dile empoze ediliyor. Artık bir dünya dili haline gelmiş bu dili öğrenmek içinse her yıl milyonlarca insan tüm dünyadan bu dili öğreten kuruluşlara trilyonlar ödüyor. Bu da dünya genelinde ayrı bir sanayi oluşturmuş durumda. Dil okullarında en çok öğretilen dil “İngilizce”. İngilizce öğrenmek için para veriyor, öğreniyor ve daha sonrasında da o kültüre olan geçiş planlandığı üzere sağlanıyor. Buna uzaktan eğitim gibi “uzaktan asimilasyon” ismini koymak istiyorum ben, tam uyuyor çünkü.