Türkçe ağzımda annemin sütü gibiydi.Tertemiz, duru ve helâl.Taa ki; o güne kadar…Ne olduysa o gün oldu.Bir çarşamba günü, dördüncü sınıfa geçtiğim yıl.İşte o gün bir dönüm noktasıydı.İlk kez İngilizce ile tanışmıştım.
“Good morning,hello,my name is…”
Yeni öğrenmeye başlamıştım İngilizce’yi.Hani seviyordum da…Ne de olsa bir lisan bir insan demekti. İngilizce söz öbekleri,yer tarifleri gibi pek çok şeyi hızla öğreniyordum.

Keşke öğrenmeseymişim.Zaman geçtikçe pratik olarak da kullanabilidiğim İngilizce bilgilerim canımı yakmaya başladı.Bu can acım ilk kez beşinci sınıftayken hissettirdi kendini.