bildirgec.org

hentbol hakkında tüm yazılar

Türkiye’den Dev Organizasyon Atağı

murti37 | 23 October 2008 11:34

Türkiye Hentbol Federasyonu son yıllardaki girişimci ruhunu, yeni bir organizasyon için daha canlandırdı. Dünya Erkek ve Bayan Plaj Hentbolu için ev sahipliği adaylığına başvuran federasyonumuz Hırvatistan, Brezilya ve Mısır ile evsahipliği konusunda yarışacak. Tek dezavantajımızın son turnuvanın Avrupada yapılmış olması. Daha fazla ayrıntı için lütfen tıklayın.

Dev Organizasyon
Dev Organizasyon

bir aRRoGaNTe HoMbRe masalı

aRRoGaNTe HoMbRe | 09 June 2008 17:32

Uzun zamandır bir yazı yazayım. Artık zamanı geldi. Yazayım yazayım, n’olur yazayım lan diye düşünüyorum. Ne yazsam acaba ne yazsam, bir karar gerisi versem başlasam gelir, zaten yarısıdır başlamak başarmak inanmak gibisinden kelimeler, cümlemsiler kafamı meşkul ede dursun, döner başlıklı kız ormanın derinliklerinde ilerlemeye başlamış. Orman sessiz ve ürkütücüymüş. Korkusunu şarkı söyleyerek yenmeye çalışan oynar başlıklı kızın ağzında, “haydi lilililililililili yar” adlı süpersonik şarkı varmış. Bir yandan şarkıyı söylüyor, diğer yandan acaba bi “li” eksik mi söyledim lan diye düşünüyormuş. Sonra “bas gaza yavrum bas gaza” adlı koptik şarkıyı söylersem, hem gaza gelir daha hızlı giderim, hemi de hemhüm diye düşünmüş.

Derken çalıların arasından bir ses duymuş. Yola birden mavi renkli, beyaz şapkalı, küçük bir yaratık fırlamış. Çok başlıklı kız korkusundan az kalsın elindeki cep telefonunu düşürüyormuş. Cep telefonu adeta düşeyazmış, bambaşlıklı kız ise korkudan sıçayazmış. Fakat bu yaratık hiç de öyle düşmanca görünmüyormuş. “Nereye böyle şeker?” diye sormuş yaratık. “ Bayi toplantısına gidiyorum” demiş hepbaşlıklı kız. “Fakat sen kim olasın, kimsin ki, amaaaan sen kimsin?” diye sorabilmiş en sonunda.” Ben, riyakar şirinim” demiş yaratık. “Bizim köy az ileride, adı Çımıklar Köyü. Kötü kalpli Gargamel peşimdeydi. Ona izimi kaybettirmeye çalışıyordum. Arkadaşlarım overlokçu şirin, nohutlu şirin ve ay ne şirini bulmalıyım. Bana yardım etmelisin.” diye eklemiş. ” Çok da zkimdeydi.” diye cevaplamış hiçbaşlıklı kız. “Hem benim yapacak çok önemli işlerim var, hem de ismin pek güven vermedi bana, ne yalan söyleyeyim.” diye eklemiş ve riyakar şirine tekme atıp, yoluna devam etmiş. Az gitmiş, uz gitmiş.(-uz ne lan?). Gide gide bir söğüde dayanmış dayanmış. O söğüdün allarına boyanmış, gelin boyanmış. O kadar yürümüş o kadar yürümüş ki, inanmazsın o kadar yani. Tabi sonunda karnı guruldamaya başlamış. Midesinin isyan sesi, sessiz ormanda yankılana dursun, bizimkisi (-kim? -başlıklı olan işte) “Ben o kadar dirençli, o kadar kuvvetliyim ki açlıkla mı baş edemeyeceğim” deyü kendisini gazlıyormuş.

Bayan Hentbol Takımı

| 03 June 2007 10:58

Canavar düdüğünün yokuşunda yavaş adımlarla yukarı çıkarken karşıdan hızlı bir şekilde koşarak gelen bayan hentbol takımı, büyük bir hışımla yanımdan geçerken gölgemin yırtılmasına sebebiyet verdiler. Arkalarından, gün ışığına çıkmamış; içinde erkek ve kadın uzuvları bulunmayan, akraba-i talukatı barındırmayan nice küfür salladım da dönüp bakmadı; bu kısa donluların hiç biri. Hamili pusula sayın kendim gölgemi alaraktan terzi Bunuel’in yanına gittim. Abi dedim bizim gölge yırtıldı şunu iki dakkada hallet.” Yok, olmaz” ,dedi. Biraz düşündüm ve gölgemi orda bırakmaya karar verdim. 2 gün sonra alırsın dedi bana bunuel amca. Neyse, herşey böyle başladı. Garipleştim birden. Ne kadar diğer işçilerden farklı olacağımı düşünsemde, Amerika’ya inansamda; içimdeki garip hissiyat dinmiyordu. Ben de düşündüm; gireyim hafif kıraathanesine, bir çay içip çıkarım. Maksadımız biraz gevşeriz. Haluyeti ruhiyemiz pek bir otomatik portakal. Kuvetin içine radyo atacak adamda bulunmuyor vesselam white rabbit çalarken. Baktık hafif kıraathanesine genel mevzu dedikodu, aşk neyse ki fildişi sahillerinden aldığım kulak tıkacım yanımdaydı ki, bir çay söyleyip tıkayabildik kulaklarımızı. Kafamda 122 platipus, 34 zürafa, 22 mus geyiği dolaşırken bir şey dikkatimi çekti; (sesler gidip, 4 duyuyla kalınca ) kıraathanedeki bir çok kimsenin gölgesinin olmadığını fark ettim. İşin ilginci sanki insanın gölgesinin olmaması normalmiş gibi davranmakla kalmayıp geyikler üstünde niagara şelalesinden atlayıp intahar eden balıkçı kör allen’ın, “unsatisfied generated metabilizied sympaticly grown pimps dome” filminde sevgilisine kur yaparken kullandığı; alt dudağını, üst taraf sabitken hafif sol tarafa çekip dişiyle bastırmak ;hareketiyle birbirlerine kur yapmaktaydılar. Bir an için bunun normal dışı bir şeymiş gibi düşündüysem de sonraları aslında bunun olağan bir şey olduğunu, tek sorunun gölgemin yanımda olmayışı olduğunu hatırladım. Çayım gelmişti bu arada, bütün bu düşünceler aklımdan bir kağnı arabasıyla geçerken. Çayın içine normalde 1 adet şeker atacağıma, bu garip hissiyat dolayısıyla şekerin mutluluk verebileceği ümidiyle 2 adet daha şeker ekledim. Çayımdan bir yudum aldım. Arkama yaslandım. Sigaramı yaktım, çakmak taşı biten çakmağımı kibritle yakmak suretiyle. Birden keyiflendim. Diğer işçilerden farklı olacağımı ve Amerika’ya inanıp Amerika’da cenneti bulacağımı düşünüp hayallere daldım…