Daha küçücük bir çocukken tanışmıştı parmaklıklar ardında yaşamayla. Ne çayırlıkları biliyor ne de gökyüzünü iyice görebiliyordu. Annesinin işlediği suçtan mecburen Küçük Barış da mahkum olmuştu. Daha ne olduğunu anlamadan, çocukluğunu yaşayamadan kapalı kapılar arkasına hapsedilmişti. Diğer tüm mahkumlarla konuşsa da İnci Ablası onun en yakın arkadaşıydı. Bilmediği, öğrenmek istediği her şeyi ona sorar öğrenirdi. Birlikte yere çizdikleri uçurtmaları gökyüzünde uçururlardı. Kimi zaman da hayal ettikleri bu uçurtmalar onları özgürlüklerine kavuştururdu. Zaten en nihayetinde Küçük Barış’ın İnci Ablası bir gün özgürlüğüne kavuştuğunda uçurtmasıyla tekrar onu hatırlamaya gelecektir. Hem özgürlüğün hem de umudun sembolü olarak..