bildirgec.org

gerilim hakkında tüm yazılar

İşkence, kan, vahşet filmi : Hostel (Otel)

gorcun | 04 May 2009 09:15

Hostel
Hostel

Son zamanların en kanlı ve gerilimli filmlerinden biri olarak anılan Hostel(Otel) filmi 2005yılında Eli Rothadlı genç yönetmen tarafından Takeshi Miike ve Quentin Tarantino gibi ünlü ve aykırı yönetmenlerin desteğiyle çekilmiş. Filmde interrail imkanlarından faydalanarak seyahat eden 2 Amerikalı öğrencinin Jay Hernandez (Paxton), Derek Richardson (Josh) yanlarına yolda tanıştıkları İzlandalı öğrenciyide alarak Eythor Gudjonsson (Oli) çılgınca ve heyecan dolu bir tatil yaşamak amacıyla yola çıkarlar.

Güzel ve seksi kadınların olduğu yerlerde istedikleri herşeyi yapabilmeyi uman genç öğrenciler hayallerindeki ortama ulaşma amacıyla önce trende tanıştıkları Hollandalı iş adamını (Jan Vlasák) ciddiye almasalarda daha sonra otel odasındaki yabancının tavsiyeleriyle Slovakya’ya giderler. Slokvakya’da vardıkları otelde en başta her şey istedikleri gitsede zamanla olaylar tersine dönecek ve beklediklerinin aksine kendilerini hiç memnun etmeyecek olaylar başlarına gelecektir.

Hostel
Hostel

Hostel (Otel) kan, şiddet, işkence vs. gibi sahnelere tahammül edemeyen kişilerin kesinlikle izlememesi gereken bir filmdir. Ayrıca filmin ilk bölümünde aşırı çıplaklığa varan müstehcen sahnelerde vardır. Slovakya’da geçen film aslında Çek Cumhuriyet’inde çekilmiştir. Filmde kullanılan aşırı kanın miktarı 150 litreye varmıştır.

Kara deliklerden öteki dünyaya : Event Horizon (Ufuk Faciası)

gorcun | 02 May 2009 10:31

Event Horizon
Event Horizon

Bilim kurgu severlere farklı alternatifler sunan gerilim dolu Event Horizon (Ufuk Faciası) 1997 yılında Paul Anderson tarafından çekilmiş ilginç bir film olarak karşımıza çıkar. Tam çevrimi Olay Ufku olan film yakın gelecekte 2047 yılında geçer. Olay Ufku kısaca kara deliğe kapılıp başka boyutlara geçen ve bir daha geri dönemeyen cisimlerin uğradığı felaketin kaynağı olarakta tanımlanabilir.
7 Yıl önce güneş sisteminin dışına araştırma için giden Event Horizon adlı geminin kaybolmasıyla, bu gemiyi bulmak için gönderilen kurtarma ekibinin başından geçenleri anlatan filmde oyuncu kadrosu tanıdık ve başarılı kişilerle doludur. Film Laurence Fishburne (The Matrix) , Joely Richardson(Nip Tuck), Sam Neill, Kathleen Quinlan, Jason Isaacs, Richard T. Jonesgibi oyuncuları bünyesinde barındırır.

Event Horizon
Event Horizon

Bilimkurgu özelliklerinin yanısıra metafizik öğeleride barındıran film enteresan bir karışım yaparak ortaya farklı bir gerilim filmi çıkarır. Uzayda kaybolan geminin bildiğimiz evrenin çok daha ötesinde farklı boyutlarda olduğunu gösteren filmin geneline gerilimli ve merak dolu bir atmosfer hakimdir. Event Horizon gemisinin modeli Paris ‘teki ünlü Notre Dame Katedralinden esinlenerek yapılmış ve iç tasarımında haç benzeri şekiller kullanılmıştır.

Bir Korku Klasiği : The Exorcist (Şeytan)

gorcun | 30 April 2009 16:49

The Exorcist
The Exorcist

The Exorcist(Şeytan) 1973 yılında çekilmiş bir film olmasına rağmen günümüzde hala gelmiş geçmiş en korkunç filmlerden biri olarak anılır. Filmin bu denli korkutucu bulunmasının nedeni belki de en etkili kötülük simgesinin insanoğluna karşı etkisinin fazlasıyla hissettirildiği nadir filmlerden biri olmasıdır. The Exorcist , William Friedkin tarafından çekilmiş bir filmdir.
Konusu kısaca 12 yaşında bir kızın (Linda Blair) davranışlarını garip bulan annesinin (Ellen Burstyn) kızını iyileştirmek için önce bilimsel sonrada dini yöntemlere başvurmasıyla yönünü belli eden bir film olarak karşımıza çıkar.

Bilimsel yöntemlerden sonuç alamayan anne, bir rahibe (Max von Sydow) başvurur. Gittikçe hareketleri daha çok garipleşen kızın bedenine şeytan girdiğini tespit eden rahip , şeytanı bedenden çıkarmak için ayinlere ve ayetlere başvurur.

The Exorcist
The Exorcist

Egzorsizm görünmeyen bir varlığın etkisi altına girdiği sanılan kimseyi çeşitli yöntemlerle bu etkiden kurtarmaya çalışma olarak tanımlanır. Bu terim daha çok Hristiyanlık’ta kullanıldığından filmde Şeytan’ın Latince konuşmasıda normal olarak karşılanabilir. Filme ismini veren Egzorsist‘te şeytan çıkarma işini yapan kişi olarak geçiyor. Film 2000 yılında dijital olarak geliştirilen ve silinmiş sahnelerinde eklendiği versiyonuyla sinemalara ve piyasaya tekrar sürülmüştür.

Sigaraya Hayır! : The Insider (Köstebek)

gorcun | 30 April 2009 12:01

The İnsider
The İnsider

” Sigara sağlığa zararlıdır ”
Bu cümleyi duymayan kalmamıştır artık. Alınan sigara paketlerinin üzerinde bile artık her şekilde yazan uyarılar tabii ki de tiryakileri caydıracak etkide olamıyor. Belki de yapılacak hiç bir uyarı, gösterilecek hiç bir görüntü, söylenecek hiç bir söz bunun önüne geçemeyecek. Bunu hedefleyen şirketler tarafından üretilen bu mallarda zaten insanları bir bağımlı haline bilinçli olarak getiriyor. Bu derece büyük bir iddiayı ortaya atan ise bir sigara şirketinde üst düzey çalışan olarak görev alan Jeffrey Wigand. The Insider (Köstebek) filmide Jeffrey Wigand (Russel Crowe)‘ın çalıştığı şirketin politikalarına ters düştükten sonra yaşadıklarını anlatır.
Çok rahat ve güzel bir yaşamı olan Wigand’ın hayatı bu tutumundan sonra tamamen değişir. Şirket yöneticileri önce kendisini uyarır sonra tehdit etmeye başlarlar.

Cronenberg’ten bir şiddet sorgulaması : A History of Violence (Şiddetin Tarihçesi)

gorcun | 28 April 2009 14:36

History of Violence
History of Violence

A History of Violence (Şiddetin Tarihçesi) , David Cronenberg‘in 2005 yapımı filminin ismi. John Wagner ve Vince Locke’un çizgi roman hikayesinden uyarlanan film başarılı bir uyarlamadır. Sakin ve mütevazı bir hayat yaşayan Tom Stall’un hayatı (Viggo Mortensen) bir gün, çalıştığı restorana tehlikeli ve silahlı adamların gelmesiyle değişir. Adamları etkisiz hale getirip adını medyaya duyuran Stall bu durumdan memnun olmayacaktır.
Adının duyulmasından sonra çalıştığı yere mafya görünümlü daha tehlikeli adamların gelmesiyle Tom’un karısı rolündeki güzel oyuncu Maria Bello(Edie Stall rolünde)tanıdığı kocasının aslında tanıdığı kişi olmadığından şüphelenmeye başlar.

Denek olmak istermisiniz? : Das Experiment (Deney)

gorcun | 28 April 2009 10:06

Das Experiment
Das Experiment

Avrupa sinemasının farklı, kendine özgü filmlerinden olan Das Experiment (Deney)Alman yapımı 2001 tarihli bir filmdir. Yönetmen koltuğunda Oliver Hirschbiegel oturmuştur. Konusuna gelince bir grup bilimadamı tarafından yapılacak deney için para karşılığı gönüllü kobaylar alınacaktır.
Deneyde, 14 gün süreyle deneye katılacaklara yapılan testler sonucu 8’i gardiyan 12’si mahkum olarak bir hapishane ortamı yaratılacak ve hapishane ortamında deneklerin psikolojileri ve davranışları gözlenecektir. Deneye katılan kişilerin hiç birinin ne bir sabıkası ne de hapise girmişliği yoktur. Hepsinin işleri ve belli bir düzende yaşamları vardır. Deneyin bir amacıda normal görünen insanların kendilerine verilen roller dolayısıyla değişip değişmeyeceklerini görmektir. Başrollerde ünlü Alman aktör Moritz Bleibtreu, Christian Berkel ve Berus rolünde Justus von Dohnanyi gibi başarılı oyuncular var.

Das Experiment
Das Experiment

Deney aslında 1971 yılında Stanford Üniversitesi ‘nde uygulanmış olan Stanford Hapishane Deneyi (Stanford Prison Experiment) olup filmde bu deneyden ilham alınarak çekilmiştir. Orijinal deneyde üniversite öğrencileri kullanılmış. Filmdeki olaylara benzer olaylar yaşanan deneyde 14 gün olan süre 6. gün sonunda yaşanan olaylar sonucu sona erdirilmiş.

Bitmek bilmeyen gerilim : Haute Tension (Yüksek Tansiyon)

gorcun | 27 April 2009 14:26

Haute Tension
Haute Tension

Yükselen Fransız şiddet ve gerilim sinemasının 2000’li yıllardaki ilk örneklerinden olan Haute Tension (Yüksek Gerilim) 2003 yapımı bir filmdir. Genç yönetmen Alexandra Aja‘nın hem yazıp hem yönettiği film ‘slasher’ denilen alt türe girmekle beraber türün oldukça etkili bir örneği olmuştur.
Film kısa ve etkili bir sahneden sonra iki genç kız arkadaş olan Marie (Cécile De France) ve Alex (Maïwenn Le Besco) ders çalışmak için Alex’in ailesininde bulunduğu çiftlik evlerine gidişleriyle başlar. Katilin varlığıyla tanışmamız da geç olmaz. Aynı sırada katilin bir kurbanını öldürüşüne tanık oluruz. Filmi izleyip izleyemeyeceğinize bu sahneden sonra karar verebilirsiniz.
Bu sahne adeta ileride olacakların sinyalini verir gibidir. Issız bir yer olan eve vardıktan sonra aile üyeleri ve kızlar yatmak için odalarına geçerler. Kısa süre sonra kapı çalar ve içeriye gözü dönmüş katil girer.

Haute Tension
Haute Tension

içerdeki herkesi öldürmeye kararlı olan katilin amacı nedir, kimdir gibi soruları sonuna kadar sorduran ve süpriz bir cevap vererek seyirciyi şaşırtan film kimileri için klişe bir son olarakta görülebilir. Ama yinede türün severlerini kesinlikle tatmin edecektir.

İçerde olmak istemeyebilirsiniz : À l’intérieur (İçerde)

gorcun | 27 April 2009 09:26

À l'intérieur
À l’intérieur

Fransız sinemasının son dönemdeki şok edici filmlerinden biri olan À l’intérieur (İçerde) 2007 yılında Alexandre Bustillo ve Julien Maury adlı yönetmenler tarafından birlikte çekilmiş oldukça sert bir gerilim filmidir. Yönetmenlerin çektikleri ilk ve tek filmdir. Film dramatik bir şekilde kötü sonuçlanan bir kaza sahnesiyle başlar. Kazada kocasını kaybeden genç kadın Sarah (Alysson Paradis) hayatına karnındaki bebeğine rağmen umursamaz ve depresif bir halde devam eder.

Doğumuna bir gün kala yine evinde kendi içine kapanan Sarah ‘ın o gece bir ziyaretçisi olur. Bu ziyaretçi yabancı kadın (Béatrice Dalle) o gece Sarah ‘a hiç beklemediği çok farklı bir gece yaşatacak ve geçmişiyle ilgili bazı yaraları deşerek gecenin gidişatını kötü bir şekilde etkileyecektir.

À l'intérieur
À l’intérieur

Filmde oyuncuların özellikle katil rolündeki Béatrice Dalle’nin performansı oldukça etkileyicidir. Film başlangıç yazılarının akışından da anlaşılacağı üzere bol kanlı ve şiddet dolu bir filmdir.

Entrika dolu gerilim : A Perfect Murder (Kusursuz Cinayet)

gorcun | 22 April 2009 12:44

A Perfect Murder
A Perfect Murder

Kusursuz cinayet (A Perfect Murder) kusursuz görünen ilişkilerin, hayatların, insanların ilişkilerinin aslında fazlasıyla kusurlu olduğunu gösteren bir filmdir. Andrew Davis tarafından 1998 yılında çekilmiş olan filmin başrollerinde Michael Douglas, Gwyneth Paltrow ve Viggo Mortensen gibi yıldız oyuncular var.
Film Alfred Hitchcock ‘un 1954 yapımı Dial M For Murder (Cinayet Var)filminin yeniden çevrimidir. Zengin ve güçlü işadamı Steven Taylor’ın (Michael Douglas) görünürde başarılı iş yaşamı ve güzel karısı Emily (Gwyneth Paltrow) ile mutlu bir hayatı vardır. Ancak karısı bu hayattan istediği mutluluğu elde edemeyip bir ressam olan David Shaw (Viggo Mortensen) ile gizli bir ilişki yaşamaya başlar.

L’appartement vs. Wicker Park

cheerleader | 19 April 2009 12:08

wicker park
wicker park

Wicker Park 2004 yapımı bir film olmasına rağmen ülkemizde vizyonu ancak 4 sene sonra “Hep Seni Aradım” ismiyle görebildi… Gişede ne yaptı ne etti bilmiyorum ama, bana ona verdiğim dakikaların karşılığını beklediğim gibi veremedi… Josh Hartnett , Rose Byrne, Matthew Lillard ve Diane Kruger başrollerde. Yönetmen; Paul McGuigan. Senaryo ise Gilles Mimouni ve Brandon Boyce’a ait. Filmin konusunu ayrıntılara girmeden kısaca özetlemek gerekirse, kaderlerinin peşinden ısrarla koşan genç bir çiftin yoluna koyulan taşlar ve bu taşların tek tek kayması diyebiliriz.

L'appartment
L’appartment

1996 yapımı L’appartment isimli başrollerinde Monica Belluci ve Vincent Cassel’in yer aldıkları filmin Hollywood versiyonu olan Wicker Park’ın taglinelarından biri “tutku asla ölmez” Aslına bakarsanız L’appartment Belluci ve Cassel’in perdedeki ilk beraberliklerine sahne olurken Bafta‘yı da kapmış bir film. Haketmiyor da değil. Zira L’appertment Hitchcock etkileriyle süslenmiş bir gerilimin ta kendisiyken Wicker Park romantizme daha çok yelken açmayı tercih ediyor. Tabii bunu yaparken klişeleri kullanmayı da ihmal etmiyor. Bunun yanısıra ilk çevrime yaptığı göndermeyle izleyiciyi gülümsetmeyi başarıyor. Filmin başladığı ve zaman zaman gördüğümüz restaurantın adı Belluci. İlk çevrimde gördüğümüz yoğun takip, Wicker Park’ta eksikliğini hissettiğimiz birşey haline geliyor. Aynı şekilde karakterlerin tutkularındaki eksiklik bizi özdeşleşme yaparken zorluyor.

wicker park
wicker park

Sonuç olarak başlangıç noktası aynı olsa da her iki filmi de izleyip bitirdiğinizde birbirinden çok farklı iki sonla karşılaşıyorsunuz. Wicker Park izleyiciye istediği sonu verirken, L’appertment kendi sonunu yazıyor. Kısaca; Wicker Park Hollywood klişelerinin kurbanı olan kötü bir kopyanın ötesine geçemezken, L’appartment izlediğimiz iyi filmlerden biri olarak hatırlanmayı hakediyor.