bildirgec.org

gaspar noe hakkında tüm yazılar

Enter the Void (2009)

queennothing | 15 January 2011 12:38

Arjentina doğumlu yönetmen Gaspar Noé‘nin çektiği sinema filmi “Enter the Void“, 2009 senesinde vizyona girdi. Nathaniel Brown, Paz de la Huerta, Cyril Roy, Ed Spear gibi isimlerin rol aldığı film, 13 Milyon Dolar gibi bir bütçeyle tamamlandı. İlk olarak Cannes Film Festivali’nde gösterilen yapım, dilimize “Boşluk” olarak çevrildi. Filmle ilgili bir başka ayrıntı da Trainspottingseverlerden tam not alması.
Bir trafik kazası sonucu kaybettikleri anne ve babalarından sonra iki karına deş Oscar ve Linda’nın yolları ayrılmıştır. Uyuşturucu işine bulaşan genç Oscar, Tokyo’da yaşarken kızkarderdeşi Linda’yı da yanına alabilmek için para biriktirmektedir. Yeterli miktarda para bulunca Linda’yı yanına alır ancak mutluluk, iki kardeş için kalıcı olmayacaktır.

Uyuşturucu işinde olan ve kızkardeşi Linda’yı yanına almayı başaran Oscar, bulunduğu mekanda gerçekleşen bir polis baskınında hayatını kaybeder. Ne var ki Linda’ya duyduğu aşk sayesinde genç kızı beladan korumaya devam edecektir.

Irreversible

emrextreme | 11 February 2009 17:33

Irreversible

Yönetmen: Gaspar Noé
Oyuncular: Monica Bellucci, Vincent Cassel, Albert Dupontel, Jo Prestia

Özet

Film, sevgilisine(Monica Bellucci) tecavüz edilip, komaya sokulan bir adamın intikam arayışını anlatıyor. Filmdeki klişe konuyu bozan şey yönetmenin filmi anlatım şekli. Film geriye doğru ilerliyor.

– Önce Marcus’un(Vincent Cassel) Rectum adındaki bir bardan kelepçelenip polisle çıktığını görüyoruz.

– Daha sonra bu bara Tenya denen adamı aramak için geldiğini görüyoruz. Tenya zannettiği adamla kavga etmeye başlayan Marcus yere düşünce, yanındaki arkadaşı yangın söndürücüyle Marcus’u kurtarıyor.

– Sonradan bu bara gelmesinin nedeninin bir travestinin, Tenya’yı Rectum’da bulabileceklerini söylemesi olduğunu anlıyoruz.

– Tenya’yı aramalarınının nedeninin, Marcus’un kız arkadaşına tecavüz edip komaya soktuğu daha sonra anlaşlıyor.

– Sonra Monica Bellucci’yi yoldan karşıya geçmeye çalışırken görüyoruz. Bir kadın ona altgeçidi kullanmasını söylüyor. Bu altgeçitte Monica Bellucci Tenya ile karşılaşıyor ve tecavüze uğruyor.

– Filmin sonlarına doğru Monica’nın hamile olduğunu öğreniyoruz. Film, Marcus ve Monica’yı bir parkta zaman geçirirken göstererek bitiyor. Büyük yazılarla “zaman herşeyi yokeder” yazısı çıkıyor.

âlemsin picasso

Pinhan Kara | 21 February 2003 17:11

Dillere destan bereketi, yedi memeli kadınlarla ikonalaştırılan Anadolu topraklarından son günlerde paha biçilmez Picasso tabloları fışkırmakta. Bunlardan bazılarının sahte olduğu hemen anlaşılmakta. Örneğin, bir İran halısı üzerine boylu boyunca uzanmış, etrafına mor manolyalar saçılmış, beyaz ipekler içinde ud çalarken uyuyakalmış, güzel doğulu kadını betimleyen tablonun sahte olduğu hiçbir kimyasal deneye gerek kalmadan anlaşılmıştır.

Fakat dönemin İçel Valiliğince ‘Dövüşen Horozlar’, sanat tarihi uzmanlarınca ise ‘Kadın ve Lüfer’ diye adlandırılan tablonun sahte olduğunu anlamak için onlarca deney ve bir hayli masraf yapılmıştır. Sonunda tablonun sahte olduğu, eserin Picasso’ya değil ondan bir dönem önce yaşamış kübist ressam Paul Cézanne’a ait olduğu anlaşılınca eser yakılarak imha edilmiştir. Lâkin Picasso’ya atfedilen fakat ona ait olmayan şeyler yalnızca tablolarıyla sınırlı değildir. Yarattıkları betimlemenin bire bir gerçeği yansıtması için kılı kırk yaran oryantalist ressamları çatlatırcasına efsaneleşen, her geçen gün ismi ve eserleri daha da kıymetlenen Pablo Picasso hakkında o kadar çok hikaye uydurulmuştur ki hepsini zamanlama açısından bir insanın aciz ömrüne sığdırmak olanaksızdır. Mesela Orhan Gazi ve Picasso konulu hikaye, İran halısına uzanmış doğulu kadın tablosu kadar hiçbir karşılaştırmaya maruz kalmadan uydurma olduğu anlaşılabilecek bir hikayedir. Fakat bazıları Gaspar Noe filmlerini aratmayacak kadar gerçekçidir.


Peki bu durumda sahtesi ile aslını nasıl ayırt edebileceğiz? Aşağıda yayınladığımız, birkaç gün önce Sayıştay’ın 44 no’lu, tozlu arşivinden gün ışığına çıkan, Picasso’nun gizli aşkı Françoisé’a yazdığı ve orijinal oldukları Suriyeli bilim adamları ve Kübalı tipografya uzmanlarınca tasdiklenmiş mektuplar, bu hikayelerin gerçek olup olmadığını anlamak için baş vuracağımız birer sarraf taşı oldular.