bildirgec.org

fantastik edebiyat hakkında tüm yazılar

Ursula K. Le Guin

Radosse Rakam | 08 March 2009 08:28

Atuan Mezarları’ndan Arta Kalan…

Ve bir kadim mezarın labirentlerinde yürürken bulursun “kendi”ni. Farkına varırsın ışığın, özgürlüğün, tutsak edilmişliğin ve kaçma isteğinin. Tutsak eden hem cinslerindir. Emreden, öğreten, işleyen ve tüm bunlardan şikayet eden hemcinslerindir hep. Orada, herkesten ve her şeyden uzak o yerde, istedikleri kadar çığlık atabilip, her şeyi değiştirme gücüne sahip o kadınlar, asla bilmedikleri, tanımadıkları ve hiçbir zaman inanmadıkları, kulaktan kulağa aktarılırken aşınarak yok olmuş o hikayeye saygı duyuyormuş rolünü oynamayı doğdukları andan itibaren birbirlerine dayatmaya düzen demişlerdir ve o zavallı kadınlar düzene o kadar bağlıdır ki, hikayenin ne olduğu, neyle ilgili olduğu veya ortada bir hikayenin olup olmadığı onları hiç ilgilendirmez.
İşte o güruhun içinden çıkıp indiğinde yer altındaki unutulmuş mabede, ayini onlar için değil kendin için yapmaktasındır artık, hatta öyle ki ayin yapmak iyi bir bahanedir dayatılan düzenden kaçmak için. Kadınlar seni ‘onlar’a hizmet ediyor zannederken sen, keşfetmeyi öğrenirsin ışıksız bir labirentte yolunu bulabilmek için parmaklarının gücünü, burnunun temiz havayı ne kadar çabuk ayırt ettiğini fark edersin, ayakların sağlam basmayı, bedenin çevik olmayı, hayal gücün görmediği labirentin haritasını çizmeyi öğrenir. Parmak uçların serin kayaların kıvrımlarını ezberler. Duru ve idrak edersin: Herkes kadar özelsindir…

Yukarıya döndüğünde, düzen koruyucularına anlatmak istemezsin farkındalıklarını. Daha önceki başarısız girişimlerini hatırlar, bir adım bile atmazsın o yöne. Bildiklerin, keşfettiklerin, öğrendiklerin seni mutlu eder ama yine onlar başarmıştır. İçindeki keşfetme sevincini paylaşamayarak sessizce bir kenara çekilmeni sağlarlar. Düzenleri güvendedir artık. Sen zayi olabilirsin, arada birkaç fire verilebilir düzen için. Sen düzenin parçası değilsen hastalıklı bir atıksındır ve kenarda, karantinada tutulman bile gerekmemektedir çünkü anlatma isteğini söndürmüşlerdir. Hatta bir gün kaçarsan da arkandan kimseyi yollamaya niyetleri yoktur (ben bakarken kaçarsan bağırmak zorundayım ama dur, bekle ben arkamı döneyim, ayak seslerini duymazdan geleyim, sen de koş, git buradan kimseye söylemem).
İşte düzenle savaş asıl burada başlar, aykırı da olsan sindirilip söndürülsen de, bu düzenden çıkıp gitmeye cesaretin var mı? Güvenli evinde aykırılığına burun kıvıranlara baş kaldırarak yaşamak seni aykırı yapar mı? Yada alıp başını gittiğin düzen buradakinden farklı mı? Kendini taşıyabilecek kadar güçlü mü bacakların? O malum soru geliyor ‘gitmek mi kolay kalmak mı?’

1929’da Kaliforniya’da doğdu Ursula Krober Le Guin. Babası antropolog Alfred Kroeber, annesi yazar Theodora Covel Brown Kracaw Kroeber’dır. Massachusetts-Radcliffe College’ı bitirdikten sonra Columbia Üniversitesi’nde okudu. “Fransa’da Orta Çağ ve Rönesans Dönemi Edebiyatı” üzerine yüksek lisans yaptı. 1951’de tarihçi Charles A. Le Guin ile evlendi, üç çocukları oldu. Halen ABD’nin Oregon eyaletinde yaşıyor.
Bu klasik giriş bilgisini her yerde bulabilirsiniz fakat Le Guin’in kitapları her yerde görülebilecek şeyler anlatmaz. Benim kendisiyle 10 yıl önce tanışmam biraz geç olmasına karşın bilmeden biriktirmiş olduğumu fark etmem çok sevinmeme yol açmıştı. Yerdeniz Üçlemesi adı ile başlayan fakat 5. kitabına ulaşan seri fantastik edebiyatın önemli eserlerindendir. Baş kahraman Ged’in hikayesini çocukluğundan anlatmaya başlayan ilk kitap Yerdeniz Büyücüsü üçlemeye de adını verir, ikinci kitapta serinin sonuna kadar bizimle olacak kişi, dişi bir karakter olan Tenar ile tanışılır. Seri irili ufaklı binlerce adadan oluşan Yerdeniz’i ve onun kaderini etkileyen karakterleri, ejderhalar ve büyüler eşliğinde anlatan masalsı ama imgelem dolu bir dille başlar ve sanırım yazar ölünceye kadar (Allah korusun 🙂 ) devam edecektir. Fakat Le Guin’in ustalığı fantastik edebiyatla sınırlı değildir.

Mülksüzler bilimkurgu içerisinde komün yaşamın, ütopyanın, ahlaki kavramların ve cinsiyetler arası ilişkilerin tümünü sorgular ve içinde yaşadığınızı hissettirecek bir dille anlatır. Yazarın Türkçeye çevrilmiş diğer romanları ve tüm eserleri burada.

Harry Potter’dan yeni haberler!

queennothing | 04 July 2008 15:00

Harry Potter and the Half-Blood Prince afişi
Harry Potter and the Half-Blood Prince afişi

2007 Eylül ayında çekimlerine başlanan serinin 6. filmi Harry Potter and the Half-Blood Prince, 21 Kasım 2008‘de Türkiye’de gösterime giriyor. David Yates‘in yönetmenliğini yaptığı filmde Daniel Radcliffe, Rupert Grint ve Emma Watson‘ın yanı sıra
Helena Bonham Carter da rol alıyor.

Harry Potter and the Sorcerer’s Stone
Harry Potter and the Chamber of Secrets
Harry Potter and the Prisoner of Azkaban
Harry Potter and the Goblet of Fire
Harry Potter and the Order of the Phoenix
Harry Potter and the Half-Blood Prince
Merakla beklenen filmden yeni kareler, çeşitli web sitelerinde yayınlanmaya başlandı.

Sinemaya adanmış bir hayat: Giovanni Scognamillo

dionysia | 26 April 2008 19:52

İçeriği sinema olan bir sitede yazı yazarken önceliğin filmler, oyuncular ve yönetmenlere verilmesinden daha doğal bir şey olmaz elbette. Ancak, ben bugün bana sinemayı (ve fantastik edebiyatı, bilimkurguyu, korku edebiyatını) sevdiren isimlerden biri; tam 60 yıldır sinema üzerine yazılar, kitaplar yazan, araştırmalar yapan çok değerli bir isim, Giovanni Scognamillo hakkında yazmak istedim.

İstanbul doğumlu Rum bir anne ile yine İstanbul doğumlu İtalyan babanın tek çocuğu olarak 25 Nisan 1929’da İstanbul’da doğar. Sinemayla ilk tanışması, artık anılarda kalan Elhamra Sineması‘nın müdürü olan babası Leone Scognamillo sayesinde olur. Sinemayla olan bu ilk tanışıklığı, İtalyan Lisesi’ni bitirdikten sonra 1948’de yabancı basın kuruluşlarında sinema yazarı olarak çalışmaya başlamasıyla profesyonel boyuta taşınır. Ardından, 1961’de Akşam gazetesinde sinema eleştirmeni olarak yazmaya başlayarak Türk basınına geçiş yapar. İleriki yıllarda birbirinden güzel örneklerini vereceği kitaplarından ilki, 1965’te Agah Özgüç ile birlikte yazdıkları “1965 Sinema Yıllığı” ve “Türk Sinemasında Kadın ve Seks” olur. Bu kitapları, 1973’te yazdığı “Türk Sinemasında Altı Yönetmen” takip eder.

Kudretli (!) Sihirbaz Rincewind geliyor.

Battlehammer | 28 November 2007 06:33

Fantastik Edebiyatın Douglas Adams‘ı diye de bilinen, zeki, şaşırtıcı, tuhaf ve olasılıkları zorlayacak denli komik deha Terry Pratchett‘ın Diskdünya serisinin ilk kitabı Büyünün Rengi, Film haline getiriliyor.

Yine televizyon ekranları için yapılmış diskdünya hikayesi Hogfather‘ı takiben gelen film, fantastik kurgu eserlerinin televizyon ekranı ile imtihanı adına büyük önem taşıyor.

Fantastik Edebiyatın Olmazsa Olmazı: Kararsızlık

kalemzen | 03 April 2007 18:40

“Fantastik”i bir edebiyat terimi olarak kullanan pek çok kimse bu türün sınırlarını zihninde yeterince şekillendirmediği için hataya düşüyor. Tzvetan Todorov’un “Fantastik-Edebi Türe Yapısal Bir Yaklaşım” adlı kitabında edebi türlerin sınırlarının nasıl belirleneceği üzerinde dururken tür belirleme işinin sadece biçime ve içeriğe bakıp yapılamayacağını sık sık tekrar eder.“Fantastik” günümüzde genellikle diğer türlerle karıştırılıyor, olağanüstü durumların olduğu eserlerin hepsi bu tür başlığının altında toplanmaya çalışılıyor.