çocuk Michael Jackson
çocuk Michael Jackson

Şarkılarını nasıl yazdığını sorduklarında “Şarkıyı yazmam, şarkının kendisini yazmasına vesile olurum” demişti yüzünde mütevazı bir gülümsemeyle… Kendi özgün figürlerini oluştururken en çok ilham aldığı James Brown bile O’nun ne kadar yetenekli birisi olduğunu ifade etmişti. Dansı hakkında nasıl düşünüp hangi figüre ne zaman karar verdiğini soran bir gazeteciye ise “Dans için düşünmek en büyük hatadır, sadece hissetmelisiniz” karşılığını vermişti. Zaten bu sorunun tabiatı biraz tuhaftı. O’na bu soruyu sorması gereken bir müzisyen ya da bir sanatçı olsaydı eminim sorunun tuhaflığına bakıp es geçerdi.

Prova yaparken a capella‘lar çalışırdı ve parçalarının büyük çoğunluğunda kulağımıza enstrüman sesi gibi gelen o tınılar aslında kendi sesi ile oluşturduğu a capella‘lardı. Muhakkak şarkılarını canlı okurdu. Provalarda bile… Provanın sadece fiziksel sahne performansı olmadığını, aynı zamanda ses tellerinin esnekliğinin ve nefes kontrolünün nabız hızlandığında da gerekli olduğunun bilincindeydi. Bu özelliği ile bütün diğer sahne sanatlarında yer alan ve sanatına gerekli özeni gösteren kişilerdendi.

Michael Jackson olmak zor işti. Kimse kapılar ardındaki özel bir hayatı kurcalamaktan ve O’na bir yetişkin gibi davranmaktan geri durmadığı için O hep, büyürken yetişkinliğe adım attığını fark edememiş bir çocuk kadar kırılgan kaldı. Kimse bunu anlayamasa da Michael Jackson‘ın yetişkin kimliğinde dahi o çocuk hep bir yerlerde karşımıza çıktı.