Tanrı yeryüzüne indi.
Rastgele bir yerde, orta sınıf bir ülkede, orta sınıf bir ailenin ürünü olarak. Bir çocukken dünyayı tanıdı, çevresinin doğrulaııyla büyüdü. Oynadı, eğlendi. Eğitildi. Eğitimden nefret etti. Orta karar okullarda okudu; birazını bitirdi, birazını bitiremedi. Sonunda bir yetişkin olarak kendi kararlarını verebilecek olgunluğa eriştiğinde hiçbir karar vermedi.

Tekrar çocukluğuna döndü, eğlenmeyi seviyordu. Kendine yeni zevkler edindi, müziği, sinemayı, edebiyatı, sanatın her türlüsünü sevdi. Seksi, uyuşturucuları tatdı.
Eski bir alışkanlık olsa gerek, yalnızlığı hepsinden çok sevdi. En ufak sorumluluk almadan yaşadı. Sadece merak ettiklerini öğrendi. Yalnızlıkta tam özgürlüğü buldu. Hiç ciddi bir işte çalışmadı, hiçbir birikim yapmadı, geleceği hakkında hiç kafa yormadı. Sadece zevkleriyle yaşayabildiği sürece başka bir şey düşünmesine gerek yoktu.
Kabuğuna çekildi. Yalnız kaldıkça insanlardan uzaklaştı, uzaklaştıkça onlara yukarıdan baktı. Sınırlı hayatlarını, mutluluk umuduyla kendilerine yeni sıkıntılar yaratarak yaşayan insanların dünyası ona komik gelmeye başladı. Hiçbir şey için bunca zevkten kendini mahrum bırakan insanları anlayamadı. Dışarıda olan biten ile ilgilenmeken vazgeçti.
Hiçbir dine inanmadı, yok olmaktan korkanların basit hikayelerine karnı toktu.