Acıktık ve taksimde birşeyler yemeye karar verdik arkadaşım, bir yer biliyorum dedi yemekleri çok güzel dedi iyi dedik, gittik. Bundan sonrasını bir başkası bana anlatsa kesinlikle inanmazdım bu yüzden sizde inanmayabilirsiniz ama yaşamanız gerek.
Neyse efendim biz gittik istiklalin ara sokaklarında sevimli bir lokanta diyecem pek değil en iyisi ben oraya yemek evi diyeyim. Böyle camlarında sevimli küçük perdeler ve kapıyı açtığınızda sizi karşılayan güzel yemek kokuları. Buraya kadar herşey tamam gerisin de ne gariplik olabilir diyorsanız acele etmeyin.
Oturduk masamıza ve arkadaki abinin ne zaman ” Ne alırsınız sorusunu?” soracağını merakla beklemeye başladım ama adamın pek de soracağı yok gibiydi. Biz sorduk menü alabilir miyiz diye? Önümüze bir poşet dosya içinde birçok A4 kağıt geldi. Ve en üsttekinde yemekler tükenmez kalemle yazılmış ve bazılarının üstüde çizilmiş. abi biraz tersdi ben tırstım :). Arkadaşım “pazı sarma” var mı diye sordu ben içimden one lan iyice otçul olduk be derken, abi agresif : Menüde ne yazıyosa o var. Ben dınk diye kaldım bi yandan da gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Neyse karar verdik birşeylere arkadaş kağıt alabilir miyiz dedi? Biz bakıyoruz böyle ne kağıdı falan diye. Abi : Kağıdı kendiniz alıyorsunuz dedi. Seni süs olsun diye mi oraya koydular diyecektim kağıt olayını daha çok merak ettim ama sustum.
Kağıt Olayı :
Mekanda menü önünüze geliyor, daha sonra siz istediklerinizi gelişigüzel kesilmiş bir parça kağıda yazıyorsunuz ve küçük asansöre koyup asansörü aşağı çekmesini istiyosunuz aşağıdaki ablanın 🙂 Mekan öyle böyle değil çok ilginç .