Dudağının kıvrımına takıldı gözü, ne güzel gülüyordu, oysa bu gülümseme ben senin ananı der gibiydi, belki de mutluyum gülümsemesiydi. Umursamadı koltuğun kenarında duran ceketini aldı, saçlarını düzeltti, çok yavaş hareket ediyordu, ayakkabılarını giyip ayağa kalktığında gözü aynadaki görüntüsüne takıldı, aynı gülümseme onunda yüzüne yerleşmişti, bu uçarı gülümsemeyi sevdi, dışarı çıkarken takacağı maskede bu gülümsemede olacaktı, iyi, namuslu, akıllı kız maskesini tamamlayan gözlüklerini çantadan çıkarttı, insanların yüzünü bulanık görmek hoşuna gidiyordu aslında, oyüzden gerekmedikçe gözlüğünü takmıyordu, nasıl hayal ediyorsa öyle görmek yada gördüğünü sanmak hoşuna gidiyordu. Ama şu anda aksesuar olarak o gözlüğe ihtiyacı vardı, kırmızı kemik çerçeve güzel kemikli yüzünü daha bir çekici hale getiriyor, onu daha bir gizemli yapıyordu. Bakan bir daha dönüp bakıyordu, bu onu en çok eğlendiren şeylerden biriydi, kendine baktırmak. İnsanlar severler beğenilmeyi, arzulanmayı ama nedense utandıkları sanılsın isterler, bazıları ise abartırlar bu beğenilme olayını, herkes onu alkışlasın her yerde ön plana çıksın isterler, onun böyle bir derdi yoktu, o istemesede bir şekilde farkediliyordu. Farkedilmek istemiyordu bazen, büzülüp köşesinde tek başına kalakalmak istiyordu, işte o zaman maskelerine ihtiyacı yoktu, farkedildiği anda kendisini farkeden herkese farklı maskeleri vardı, kimine ilgiyle bakan maskeler, kimine kibirle, kimine ise seninle ilgilenmiyorum maskeleri, ruhu yoruluyordu bu maskeleri takıp çıkartmaktan, tam içindeki hüznü dışarı yansıtacakken kendine gülümseyerek gelen birini görüyor, gözyaşlarını içine akıtarak ona güzel dişlerini göstererek gülümsüyor, burnunun sızlamasına aldırmadan kahkahalar atabiliyordu. Oyuncu olmalıydın sen kızım diyordu içinden kendine, hakkını verirdin oyunculuğun, acıyla gülümsüyor, şimdi de yaptığım işin hakkını veriyorum diyordu kendi kendine. Ne iş yaparsa yapsın en mükemmelini yapmak istiyordu.