bildirgec.org

çalıkuşu hakkında tüm yazılar

Türk Sineması’nın Sultanı; Türkân Şoray

queennothing | 27 December 2010 16:00

Türk Sineması’nın ‘Sultan’ı Türkan Şoray, 28 Haziran 1945 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Devlet Demir Yolları memuru olan babası Halit ile ev hanımı olan annesi Meliha’nın kızları olan Türkan, sürekli semt/ mahalle değiştirdikleri için ilköğrenimini farklı okullarda tamamladı. Rami İlköğretim Okulu’na yazılan Türkan, eğitimini Feriköy İlköğretim Okulu’nda bitirdi. Küçük yaşta annesinin sorumluluklarını paylaşan küçük kız, 9 yaşına geldiğinde; 1954 senesinde kardeşi Nazan (müzisyen) dünyaya geldi. Aynı sene, şiddetli geçimsizlik sebebiyle annesi ile babası boşanan Türkan, kardeşi Nazan ile annesinde kaldı.

Türk Güzellik Tanrıçası : Aydan ŞENER

admin | 09 December 2009 17:35

1981 yılında Türkiye güzeli seçilen Aydan Şener o günden beri gencinden yaşlısına, hanımından beyine herkesin takdir ettiği güzelliğini hiç kaybetmeden yaşının getirdiği olgunlukla tacını taşıyor.

Güzellik kraliçesi olduktan sonra bir süre mankenlik yapan Aydan Şener hakkında bu sayfayı da incelemenizi öneririm.

Bu yazıyı yazarken şarap misali yıllandıkça güzelleşen kraliçemiz hakkında internette çok fazla bilgiye ulaşamadığım için çok şaşırdım.

Ayşegül Devrim hayatını kaybetti

queennothing | 08 July 2009 10:03

1942, İstanbul doğumlu tiyatro / sinema oyuncusu Ayşegül Devrim, “Hürrem Sultan”, “Sapak”, “Almanlar”, “Binbir Gece”, “Medea”, “Ferhat İle Şirin” gibi oyunların yanı sıra, 1966 yapımı “Çalıkuşu” filmi, “Candan Öte” ve “Ahh İstanbul” adlı TV dizileri ve son olarak, “Issız Adam” adlı filmde küçük bir rol alan, onlarca projede seslendirme yaptı ve seslendirme dersleri verdi. Türk Sineması‘nın değerli ismi olan Devrim, 6 Temmuz tarihinde hayatını kaybetti. Devrim, Reşat Nuri Sahnesi’nde düzenlenen törenden sonra, Aşiyan Mezarlığı’na gömüldü.

ÇALIKUŞU

egomeltem | 29 June 2007 10:44

‘’Çalıkuşu’’ dedi Merus bana … çalı kuşu. Neden deyince,
‘’Yara izlerini okşayan biri, yaralarını eksilmeyen ğülümsemeyle kabuk bağlatan, içindeki pozitivizmi yaymaya çalışan, paylaşan birisin’’ dedi…
Çalılıklar arasın da yaralarını onaran minik bir kuş… Yaraları da büyük, çalılıklar da ve minik bir kuş hayatın ortasında, sesi bağrınca kendine ulaşır anca .Bunun teyze oğlu Kamuran’ı yok ama içinde sevdası var, Feride gibi ağaçlara da tırmanmıyor ama coşkusu var …sunulmaz sunaklar arar yaşamın kıyısında… Sonra onarır yaralarını dolaşır çalılarda, yırtıkça çalı dallar kanattıkça kanadını büyür yüreklidir ya adıyla var olur çalı kuşu. Kocamanın içinde küçücüktür dedikçe büyür ve büyütür sahiplendiği değerlerini. Hayatın gölgelerine sığınmaz; kendi gölgedir aslında ve bilir her adımda vurdurmaz düşlerini, salınır yarı aksak adımlarıyla … daha tutunamazken öğrenmiştir, tutar başkasının derdini, derdine divane çare bulmazken daha, dertliye; derman olur divaneliği…kalbinin atışıdır hayatının ritmi her tik takta tökezler ama yıkılmaz bedeni …çalı kuşu dolamaz ayağına geçmişini dolanan sadece geçmişin izleri, gözleri ufak görse de yansımada büyür bilir gördüklerinin kıymetini… …. … Çalıkuşu dedi Merus bana tıpkı kendi ğibi… çalı kuşu… tam boğulurken sığ derinliklerde ufak bir soluk alışla tekrar bağlanıp hayata, tutunan dikenli çalılara minik yaralı yürek değil mi? Kanadıkça acıyan acıdıkça olgunlaşan ve büyüyüp kendini aşan minik yüreklerin hepsi zaten biz gibi çalı kuşu değil mi?…. … …. Acı giyinip sevinç bürünüyoruz çoğu zaman, hayatın sapaklarını az zararla geçirmeye çalışıyoruz. Değişimlerdeki hızımızı sadece biz kesiyoruz ve dönüşümler de ki gelişimlerimizi de biz inkâr ediyoruz. Dertleri zevk edinmişiz boşu boşuna. Severken sevilmek istiyoruz ya hani işte yaşarken de yaşamalıyız sanki… Ey küçük den büyümüş yürekler olgunlaştık artık yeter, yaşayalım özgürce hadi…Meltemce:)